Pepee çocuğuna sayıları öğretebilir ama gözlerinin içine bakıp duygularını hissettiremez

Kitap ve İnsan - kitapveinsan.com

 

Geçen gün, parkta bir anneyle tanıştım. Çocuğuyla ilgili sıkıntısından bahsetti. 20 aylık kızı vardı.
Kızının çok huysuz olduğunu ve sürekli vukuatlar işlediğini söyledi.
Vukuat derken, dedim merakla. Evde televizyonu devirmiş. Televizyon sabitlenmiş güvenli halde değilse bu yetişkinlerin vukuatı değil midir, dedim gülümseyerek.
Konu konuyu açtı biraz konuştuk.

En çok kızının günde 2 saat televizyon izlemesine takıldım. 20 aylık bir bebek için 2 saat oldukça uzun, dedim.

Ama televizyondan çok şey öğrendi, dedi. 8’e kadar saymayı biliyor, renkleri ve şekilleri de öğrendi oradan, dedi.
Bu yanılgıya çok sık giriyoruz. Çocuklar hayatı boyunca zaten saymayı, yazmayı, renkleri, şekilleri öğrenecekler. Bu yaş döneminde bunları bu kanalla öğrenmesi kazanç değil, tersine zamansız aslında.
Farkında olmamız gereken şu; gözün karşılaştığı inanılmaz görüntü çeşitliliği ve kulağa ulaşan ses sağanağı herkes için fazla ama küçüklerin dünyası için çok çok daha ağır.

Bu ağırlık da çoğu zaman huzursuzluk, huysuzluk ve aşırı hareketlilik olarak kendini gösteriyor. İzledikleri süre boyunca yapamadıkları da görünmeyen bir kayıp aslında. Mesela 2 saat ekran başında oturan bir çocuk 2 saat “canlı iletişim”den mahrum kalıyor.

Gelişimlerine katkı sağlayacak “oyun”dan mahrum kalıyor. Öğrenmesinin temelini oluşturan “taklit”ten de.. Pepee ona sayıları öğretebilir ama gözlerinin içine bakıp duygularını hissettiremez.
İşte bu yüzden, erken çocukluk döneminde çocuk olabildiğince aktif hayatta kalmalı. Ekran başında geçen sürenin artması, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimlerinin o nispette pasifleşmesi demek..

Gonca Anıl