Yüzeylerde kalarak umut’a hak kazanamayız

Kitap ve İnsan - kitapveinsan.com

 

Konfor alanlarında kalarak hiç bir birey, toplum ya da kültür, kendisini, kendi dünya görüşü doğrultusunda gerçekleştiremez. Konformizmle, statükoyla, taklit’e dayalı gelenekle bütünleşmek, zihinsel intiharla sonuçlanır.

Hangi toplumda olursa olsun, taklitçilik-konformizm, içi boş bireyler-insanlar üretir. Zihinsel intiharlar sebebiyle, İslami dünya görüşünün, insanın/hayatın/toplumun/tarihin her anına/boyutuna hitap ve nüfuz edebilecek şekilde somutlaştırılması gerektiği konusunu tartışmaya cesaret edemiyoruz.

Bu nedenle de, İslam, topluma, hayata, tarihe, siyasete, hukuka, ekonomiye müdahale iradesi elinden alınarak, bir tür maneviyatçılığa-muhafazakârlığa, Kur’an-ı Kerim de sadece ahlaki bir metne dönüştürülüyor.

Farkındalık-bilinç kaybının varoluşsal bir kayba neden olduğunu ısrarla hatırlamak-hatırlatmak gerekir. İslam dünyası toplumları ve kültürleri, içe ve geçmişe kapandıkları günden itibaren, varoluşsal bütünlük algısını, bilincini ve farkındalığını kaybederek, dünyaya ve tarihe yabancılaştılar; anlam ve amaç kaynağının bütünlüğünden uzaklaştılar. Bu yabancılaşma ve uzaklaşma bugün de büyük ölçüde devam ediyor.

Günümüzde, inançlarımızın sorumluluğunu hayatın her alanına yansıtarak, her alanda bu sorumluluğu ödünsüz bir şekilde somutlaştırarak, nitelikli bir mücadele başlatabiliriz.

Niteliksel bir mücadele, her alanda varoluşsal yoğunluklar ister. Kontrolsüz-bilinçsiz duygusallıklarla, ancak, bugün yaşadığımız gibi, yüzeyde/yüzeylerde kalarak yaşayabiliriz.

Umut, niteliksel mücadele ve varoluşsal yoğunluklarla birlikte yükselir. Yüzeylerde kalarak umut’a hak kazanamayız. Bilinç, sorunları bütün boyutları ve ağırlığıyla fark ettiğimizde harekete geçer.

Bir hamaset ve romantizm dünyasında yaşamak, entelektüel güçsüzlük ve yetersizlikle ilgilidir. Eleştirellikle bağımsız-özgün üretkenlik arasında yakın bir ilişki olduğunu hatırlamak önemlidir.

Atasoy Müftüoğlu, 19.11.2018