Sinema filmlerine inanma, onlarsız da kalma!
Araba çarptı, oğlan hafızasını kaybetti, âşık olduğu kızı unuttu, başka birine âşık oldu, hafızası yerine geldi… İki kız birden zor oluyor ilişkiyi yürütmesi tabii. Beyin hastalıkları ile ilgili fikir edinmek istiyorsan ne olur bunu filmlerde arama! Mesela 2002 yapımı Geçmişi Olmayan Adam (The Bourne Identity) filminde, esas oğlanımız hafıza kaybından sonra âşık olduğu kıza olan ilgisini unutmuyor da aslında eğitimli bir suikastçı olduğunu unutuyor.
Fikir duygusal açıdan etkileyici olabilir ama gerçek hayatta bir hafıza kaybının bu biçimde gerçekleşmesi imkânsız.
******************
50 ilk öpücük mü olurmuş?
Filmde oldu, evet. 2004 yapımı 50 First Dates filminden bahsediyoruz. Drew Barrymore bu filmdeher gün yeni anılar ediniyordu ancak gece saatleri geldiğinde, tüm bu anıları unutup sonraki gün yepyeni bir hayata gözlerini açıyordu. Böylece Adam Sandler ile her gün yeniden buluşmaya katlanabiliyordu. Film birçok kişi tarafından izlenip çok sevildi. Biz de sevdik ancak senaristin hayal gücüne kapılıp gitmeye gerek yok. Çünkü bilimsel açıdan bakıldığında bu tip bir hafıza kaybı mümkün değil, çok üzgünüz.
******************
Ben bu anımı sevmedim, silip değiştirebilir miyiz lütfen?
Eğer adın Jim Carrey ise ve biz de 2004 yapımı “Eternal Sunshine of the Spotless Mind” filminin senaristleri isek, tabii ki silebiliriz. Hatırlayalım, filmde başkahramanımız yanlış gittiğini düşündüğü bir ilişkinin kendisinde bıraktığı kötü anılarını sildirmek için para harcayıp bu hizmeti alıyordu.
Teknisyenler kahramanımızı uyutup anılarını izliyor; kötü olabileceğini düşündükleri anıları ise siliyorlardı.
Filmde dolaylı olarak anlatılan şey, sinirsel etkinliğin bir şekilde hatırlanan deneyimlerin belirgin ve film gibi tasvirleri yaratıyor oluşu. Şimdi gerçek hayata dönelim. Evet, bu bir şekilde mümkün! Yani edindiğimiz deneyimler, gerçekten de beynin saklayabileceği bir duruma getirilirken, kısaltılıp sıkıştırılıyor. Tabii başa sarıp yeniden göstermek ve anıları izleyip silmek filmle ilgili mümkün olmayan kısımlar.
******************
Bir kadın seni sevdi diye şizofreniden kurtulacak değilsin!
John Nash bir matematik öğretmeni. Kendisi şizofreninin pençesine düşmüş bir kurban olarak halüsinasyonlar görmeye, birbiriyle bağlantısı olmayan olayları birbirine bağlamaya başlamıştır. 2001 yapımı Akıl Oyunları (A Beautiful Mind) filminin başkahramanından bahsediyoruz. Paranoyaları ve kuruntuları önlenemez durumda olan Nash, bilimsel açıdan bir şizofreni hastasının tüm ayrıntılı sorunlarıyla baş başadır. Film genel anlamda bilimsel açıdan doğru bilgiler veriyor. Yalnız, şizofreni hakkında fikir edinirken filme dair ciddiye almaman gereken bir ayrıntı var; iyi kalpli bir kadın gelip Nash’i sever. Sevgi dolu bu kadın sayesinde kahramanımız hastalıktan kurtulur. Ne yazık ki, şizofreni salt romantizm ile düzelecek bir hastalık değildir.
******************
Zihin okunabilir mi?
Zihin okuma, bilimkurgu filmlerine de konu olmuştur çoğu zaman. Zihin okuyan bir alet ve zihni okunan bir insan… Beyindeki etkinlik kalıpları oldukça karmaşıktır. Herhangi bir anda, beynindeki milyonlarca nöron etkileşim hâline geçiyor. Tüm bu nöronların her birinin ayrı ayrı ne yaptığını ölçebilmek, takdir edersin ki günümüz teknolojisi ile pek de mümkün değil.
Alıntı: 2015 – Kullan ya da kaybet, Üsküdar Üniversitesi