Suudi Arabistan-ABD antlaşması ve ‘adalet ve zulmedenlerden taraf olma’ meselesi

Kitap ve İnsan - kitapveinsan.com

Suudi Arabistan’ın Abd ile yüksek meblağlı silah anlaşması yapması bağlamında “adalet ve zulmedenlerden taraf olma” meselesi

Haber şöyle:

ABD’nin, Suudi Arabistan’a toplamda 100 milyar dolarlık silah temin edecek bir anlaşmayı imzalamak üzere olduğu açıklandı. Yetkili, silah satışının on yıllık periyot boyunca 300 milyar dolara kadar çıkabileceğini kaydetti.
****

Öncelikle bir Müslüman adı ne olursa olsun, amacı ne olursa olsun bir zalimden yana taraf olamaz. Çünkü Hûd suresi 113. ayette Allah şöyle buyuruyor:

“Zulmedenlere meyletmeyiniz; sonra ateş size de dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz.”

Müslüman bir ülke yine kendisi gibi Müslüman olan komşularına (Yemen’e vs.) karşı kullanacağı silahları yine Müslümanlarca “büyük şeytan” olarak nitelendirilen bir ülkeden temin ediyor. Evet, neresinden tutarsanız tutun elinizde kalacak bir haber.

Oysa Hucurât suresi 9. ayette Allah şöyle diyor:

“Müminlerden iki grup birbiriyle savaşırlarsa, aralarını düzeltiniz.”

Evet, gerçekten artık pek umursamadığımız bir emir…

Ve ayet şu şekilde devam ediyor:

“Şâyet biri ötekine saldırırsa, Allah’ın emrine dönünceye kadar, SALDIRAN tarafla savaşınız.“

Yani Müslümanlar saldıran tarafa karşı olmak zorunda.

Sırf müteffiki diye zalim bir ülkeden taraf olmamalı, zulüm gören ülke hangisi ise ondan taraf olmak zorunda.

Yine ayet şu şekilde devam ediyor:

“Eğer dönerlerse, artık aralarını adaletle düzeltiniz ve adaletli davranınız. Şüphesiz Allah, âdil davrananları sever.”

Ey Müslümanlar kardeş olun! Yüce Allah Âl-i İmrân suresi 103. ayette şöyle buyuruyor:

“Topluca Allah’ın ipine sımsıkı sarılınız, ayrılığa düşmeyiniz, Allah’ın size olan nimetini hatırlayınız; hani birbirinize düşmandınız da, O kalplerinizi kaynaştırdı ve O’nun lütfu ile kardeş oldunuz. Ateşli bir çukurun kenarındayken, ondan sizi O kurtardı. İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.”

Peki, neden İslam âlemi böylesine rezil bir halde?

Neden sapanlar bize bu kadar zarar verebiliyor.

Bununla ilgili düşünmemiz gereken 2 ayet var.

Yûnus suresi 100. ayete göre:

“Allah pisliği (huzursuzluğu, azabı), akıllarını kullanmayanların üzerine kor.”

Mâide suresi 105. ayette ise şöyle der:

“Ey iman edenler! Siz kendinize bakınız. Siz doğru yolda olunca, sapan kimseler size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. Artık O size yaptıklarınızı haber verecektir.”

Belki de yıllardır şöyle bir çıkış geliyor içinden. O kadar yardım toplanıyor. Hala Somali, Yemen gibi Afrika ülkelerinde neden çocuklar açlıktan ölüyor.  Çünkü bu tür ülkelerin hepsinde iç savaş var. Mesela Somali’deki iç savaş 1988’den bu yana sürüyor.

Enfal suresi 46. ayette şöyle diyor:

“ALLAH’a ve elçisine uyun, çekişmeyin, yoksa zayıflayıp gücünüzü yitirirsiniz.“

Evet, bizleri en iyi tanıyan Allah bizleri uyarmıştı.

Kardeş olun. Savaşı bırakın. Gücünüz yiter demişti.

Allah Bakara suresi 208. ayette ise şöyle diyor:

“Ey iman edenler! Hepiniz birden barışa giriniz! Sakın şeytanın peşinden gitmeyiniz. Çünkü o size apaçık bir düşmandır.”

Bizler ise şeytanın yolu olan savaşa ve birbirimize karşı düşmanca tavırlara meylettik.

Yine biliyoruz ki İslam âleminde meydana gelen savaşların neredeyse hepsi dini görüş farklılıkları yüzünden.

Birçoğu da benzer düşünceler ile yola çıkıyor. Bu düşünceler bize Bakara suresi 11. ayeti hatırlatıyor:

“Onlara, “Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın!” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edici kimseleriz” derler.”

Mesela Suudi Arabistan’a Yemen’e neden saldırıldığı sorulduğunda benzer bir cevap veriyor.

Oysa Allah En’âm suresi 159. Ayette şöyle demişti:

“Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlarla senin hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır. Sonra Allah, onlara yaptıklarını haber verecektir.”

 Peki, farklı görüşleri kendi görüşümüze ikna etmeye çalışamayacak mıyız?

Onun da cevabı Nahl suresi 125. ayette:

“Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücâdele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de çok iyi bilir.”

Özetle başa dönersem bizler Mâide suresi 8. ayeti asla unutmamalıyız:

“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olunuz. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin.”

Bakın bu ayet (mâide, 8) şöyle devam ediyor:

“Adaletli olunuz; bu takvânın ta kendisidir. Allah’a isyandan sakınınız. Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.”

Herhangi bir dilin kurallarını bilenler anlayacaktır ki sıralı cümleler birbirleri ile bağlantılıdır.

Yani ilgili ayete göre “adaletli olmamak“ Allah’a isyanla eşdeğerdir.

Yazının başında da belirttiğim gibi kimse bizden taraf diye, akrabamız diye, komşumuz diye adaletten ve Allah’ın emirlerinden üstün olamaz.

Müslüman için öncelik her zaman Allah ve Allah’ın emirleri olmalıdır. Çünkü yine Allah Nisâ suresi 135. ayette şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutunuz; kendiniz, anne babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa, Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Haklarında şahitlik ettikleriniz zengin olsunlar, fakir olsunlar, Allah onlara sizden daha yakındır. İğreti arzularınıza uyup adaletten sapmayınız. Eğer şahitlik ederken dilinizi eğip bükerseniz ya da doğruyu söylemezseniz, muhakkak ki Allah yaptıklarınızı bilir.”

En doğrusunu Allah bilir. Selam.

Şükrü Davgana, 13.05.2017

Bir cevap yazın