“Deve idrarı” sadece bir sembol; İslam’ı Kuran’dan, akıldan ve bilimden uzaklaştırmanın sembolü

Kitap ve İnsan - kitapveinsan.com

Merhaba Ahmet Hakan Bey, Köşenizde Konstantiniye’nin papazlarının, Bizans fethedilirken, “meleklerin kanatları” hakkında konuşmasına atıf yapmış ve bizim “deve sidiği” tartışmamıza benzetmişsiniz.

Öncelikle şunu belirtmeliyim: Bizim tartışmamızda, “deve sidiği” sadece bir semboldü; İslam’ı Kuran’dan, akıldan ve bilimden uzaklaştırmanın sembolü.

Şu anda İslam medeniyetinin bu durumda olmasının önemli sebeplerinden biri son yüzyıllarda akla ve bilime gerekli değerin verilmemesi ve Kuran’dan uzak, hurafelerle dolu bir anlayışın din olarak benimsemesi. Afganistan’ın Talibalarından, Ortadoğu’nun DAEŞ’lerine kadar bu zihniyetin yansımalarını görüyoruz.

Eğer atıf yaptığınız tartışmada, benim Kuran ve akıl merkezli yaklaşımıma karşı öbür tarafın benimsediği “geleneksel” anlayışın 10 farkını aşağıda yazarsam, bu tartışmanın İslam medeniyetinin temellerinin ne olacağıyla ne kadar ilgili olduğunu anlayabiliriz. Fikir hürriyetinden kadının toplumdaki yerine, sanattan temizliğe kadar birçok husus bu temel kabullerle ilgili.

1- İslam’da (Kuran’da) fikir hürriyeti olduğunu savunmama karşın mürtedlerin (İslam dininden dönenlerin) öldürülmesi gerektiğini savundu.
2- Kuran’da namaz kılmayana dünyevi bir ceza öngörülmediğini söylememe karşı namaz kılmayanların ölene dek hapsedilmesi gerektiğini savundu. (Aslında çoğunluk öldürülmeleri gerektiğini savunur.)
3- İslam adına 100 milyondan fazla kadın sünnet edilip sakatlandı, bu durdurulmalı dememe karşı kadın sünnetinin yararlı olup zevk arttırdığını söyledi.
4- Kız çocuğunun idrarının erkek çocuğunkinden pis olduğunu söyleyen ve kadını küçük yaştan aşağılamaya başlayan hadislerin Peygamberimize iftira olduğunu söylememe rağmen kız çocuğunun idrarının erkek çocuğunkinden pis olduğunun kokusundan belli olduğunu söyledi.
5- Deve idrarını tavsiye eden hadisin uydurma olduğunu söylememe ve Ortadoğu’da deve idrarı içmek yüzünden birçok hastalığın çıktığını söyleyen sağlık örgütlerine dikkat çekmeme karşın deve idrarının şifalı olduğunu savundu. (Din adamları başkalarına bunların doğru olduğunu söyleyip ölümlerine sebep oluyorlar ama kendileri —gözüktüğü gibi— içmeye yanaşmıyorlar.)
6- Yemeğe düşen sineği iyice yemeğe batırıp sonra atmayı söyleyen hadisin uydurma olduğunu ve sineğin tifo gibi birçok hastalık taşıyabileceğini söylememe karşın bu uygulamayı savundu.
7- Acve hurmasını yiyenlerin zehirlenmeyeceğini söyleyen ve ”sahih” olduğu söylenen hadise atıf yapıp stüdyoya getirdiğim acve hurmalarını yedikten sonra getirdiğim fare zehrini içmeye davet ettim, duymazdan geldi. (galiba “iman ettim” dediği hadislere imanı zayıf).
8- Kadınları dışlayan ve erkeklerle aynı iş yerinde bir arada olamayacağını söyleyen uydurmaları eleştirmeme karşı, bunlara cevap vermeden geçiştirdi. (kitaplarında bunları savunduğunu hatırlatayım.)
9- Kadınları erkeğin kölesi haline getiren “erkeğin vücudu cerahat olsa kadın yalayarak temizlemeye kalksa erkeğin hakkını ödeyemez” gibi hadislerin erkekler tarafından kurulan sistemlerin uydurmaları olduğunu söylememe karşı bunlara cevap vermeden geçiştirdi.
10- “Kuran’da yasak olmayan her şey serbesttir” (yanlış her şey haram değildir) ilkesini savunduğum için canlı resminin, tavlanın, maç izlemenin (erkeklerin baldırına bakmanın)… haram kılınmadığını savunmama karşın bunların ve daha birçok şeyin kitaplarında haram olduğunu savunuyor (program süresi bunları açıklama yetmedi).

Kısacası tartıştığımız konu magazinsel bir konu değil. Deve idrarını masaya, Allah’ın dinine sokulan bir akılsızlık ifşa olsun ve bu zihinlere kazınsın diye koydum. (Aslında namaz kılmayanların öldürülmesi veya hapsedilmesi çok daha dehşet verici…) Cihadla ilgili yazıda belirttiğiniz gibi “İŞİD belası” değil de “İslam uygarlığı”nın ortaya çıkması için Allah’ın dinini “uydurulan din”den ayırmak zorundayız.

Kuran’ı dışlayan, Allah’a ve Peygamberimize birçok iftirayı “din” diye sunan, akıl düşmanı, bilim düşmanı, sanat düşmanı, kadın düşmanı ve gereksiz detaylara boğulmuş bu “uydurma din” ile İslam medeniyeti nereye gidebilir? Kudüs’teki perişanlığımız, zihni bu hurafelerle inşa edilen ve akıl ile bilime uzak nesillerle ne kadar giderilebilir? Zaten bu duruma düşmemizin bir sebebi de bu kafa yapısı değil mi?

Prof. Dr. Caner Taslaman, 22.07.2017

Bir cevap yazın