Tevrat’ı bilip sonra onun öğretilerine uymayanlar, kitaplar taşıyan eşekler gibidirler. Allah’ın ayetlerini yalanlayan toplumun durumu ne kötüdür! Allah böyle zalim toplumu doğru yola iletmez. (Cuma, 5)
Bu ayet dinin çok önemli konusunu gündeme getirmektedir. Yüce Allah’ın gönderdiği kitabı öğrenip hayata tatbik etmeyenlerin durumunu ele almaktadır. Şimdi ayetin açıklamasına geçebiliriz. Aslında ayete şu şekilde mana vermemiz de mümkündür:
“Tevrat’ın yükü ile onurlandırılmış iken bu yükü taşıyamamış olanların durumu, sırtına kitaplar yüklenmiş, ama onlardan habersiz olan eşeğin durumuna benzer.”
Ayetin bu kısmından çıkaracağımız neticeler vardır:
hummilû’t-tevrâte ifadesi, “Tevrat’ı yüklendiler, ona inandılar, onu bildiler” anlamlarına gelmekte ve onunla tanışma onuruna ulaşmış kimseler demektir. Yüce Allah geçmişten örnek vermektedir, ama eğitmek istediği kitle müminlerdir.
Müminlere diyor ki,
“bir zamanlar Yahudiler, Tevrat’ı taşıma onuruna sahip oldular, ona inandılar, onun kutsal kitap olduğunu bildiler, ama onu anlayıp hayatlarına uyarlamadılar. Onu bir sanat eseri gibi hayatlarının müzesine koydular.”
sümme lem yahmilûhâ ifadesi de,
“onun onlara yüklediği yükümlülükleri yerine getirmediler, öğretilerine uymadılar, onunla amel etmediler, onu hayatlarına sokmadılar, o yükü taşımadılar” demektir.
Hz. Muhammed’in inanırları da Kur’an’a aynı muameleyi yapmamalı, onu hayatlarından dışlamamalı, öğretilerini bir tarafa atmamalı; tam tersine, Kur’an’ı iyice anlayıp hayatlarına tatbik etmeli, ona değer verdiklerini hayatlarında tatbik ederek göstermelidirler. Onu mezarların başında ölüler için okunan kitap olmaktan çıkarmalı, dirilerin kitabı olduğunu müminlerin ruhuna sindirmelidirler.
Kur’an’ın güzel okunması ve ezberlenmesi için verilen önem, manasının ve yorumunun yapılması için de verilmelidir. Kur’an’a olan iman, gönülden taşarak hayatın vadilerinde akmalı, hayatın kurumuş topraklarına hayat vermelidir. Akıl ve düşünceyi Kur’an ile buluşturmalı, bu buluşma ile hem içsel, hem de sosyal hayata can verilmelidir.
Zamanımızda âlimlerin yazdığı kitaplar Kur’an’ın önüne geçirilmekte, Kur’an gölgede bırakılmakta, görüşler, fetvalar ve düşünceler Kur’an’dan ışık alamamakta, âlimlerin kitapları onun ışığına engel haline getirilmektedir.
“Kur’an’ı anlayamazsın”, “sen kimsin ki Kur’an’dan hüküm çıkaracaksın”, “eski âlimler onu anlamışlar, sen onların görüşlerini nakledebilirsin”, “sakın Kur’an’ı anlamaya çalışma, onu anlayanların anlayışını anlamaya çalış” gibi çağdışı düşünceler, görüntüde Kur’an’a saygı gereği yapılmaktadır. Bu anlayış Kur’an düşmanı olan kâfirlerin veya başka din mensuplarının işine yarıyor; çünkü müminleri Kur’an’dan uzak tutmayı sağlıyor. Bu durum, Yüce Allah’ın şu sorusuna ters düşmektedir;
“Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi?” (Muhammed 47/24).
Müminleri Kur’an’la irtibat kurdurmayan, onun üzerinde düşündürtmeyen, aslında onların gönüllerine kilit vurmaktadır. Müminlerin gönüllerine Kur’an’a karşı kilit vuranlar, Kur’an’a karşı çok büyük saygısızlık yapmışlardır. Onların gönül ve hayatlarını Kur’an’ın rahmetinden mahrum bırakanların dünya ve ahirette yatacak yerleri yoktur ve olmayacaktır.
Tevrat’ı yüklendiler, ama hayatlarına uyarlamadılar, tatbik etmediler. Böylece Yüce Allah onları kitapları taşıyıp içinde ne olduğunu bilmeyen eşeklere benzetti.
Müminleri Kur’an ile buluşturmak, onunla sarmaş-dolaş olmalarını temin etmek bizlerin görevi olmalıdır. Belki bazen doğru sarılamayacaklardır ama Kur’an ona “şöyle sarıl, kollarını şuradan bağla, şöyle sık” diyecek, yani “şöyle düşün, bana şu açıdan bak, aklının kollarını bana şöyle dola” diyecek ve ona ruhunun kendisine nasıl sarılacağını öğretecektir; yeter ki biz onları buluşturup birbirine sardıralım.
Din âlimleri ve eğitimcileri akıllarını ve hayatlarını Kur’an ile buluşturmalı ve halka Kur’an kaynaklı bilgiler ve fetvalar vermelidirler. Onun için beşerî fıkhı öğrenmeden, Kur’an fıkhını, ilâhî fıkhı öğrenmelidirler. Beşerî fıkhı sorgulayabilmeleri için, ilâhî yani Kur’an fıkhını bilmelidirler. İlahiyat eğitimi Kur’an merkezli, Kur’an eksenli olmalıdır.
Bu Kur’an merkezli, Kur’an eksenli eğitim ve öğretimde DNA testleri yapılmalıdır.
Bir çocuğun babasının, çocuğunun kendisinden olup olmadığını anlamak için DNA testi yaptırdığı gibi din âlimleri de kucaklarına konan bir bilginin İslami olup olmadığının DNA testini yapmalıdırlar.
Bu testlerini de Kur’an laboratuvarında yapacaklardır. Başka hiçbir laboratuvar bu testi yapamaz. Bilgilerin DNA testini yapabilmek için de Kur’an’ı iyi bilmek gerekiyor. İlahiyat Fakülteleri birer Kur’an Okulu ve Kur’an laboratuvarı şekline büründürülmelidir. Büründürülmelidir ki, yetişen öğrenciler taşıdıkları Kur’an’ın içinde neler olduğunu bilsin ve hayatlarına uyarlasınlar ve halka da uyarlamalarının nasılını öğretsinler.
Peki, bunu yapmazsak veya yapamazsak ne olur? Yorumunu yapmakta olduğumuz ayetin devamı bu soruyu cevaplandırmaktadır.
“Kitaplar taşıyan eşekler gibidirler.” Bunlar, insanlıktan çıkar eşeğe dönüşürler. Tevrat’ı taşıyanlar böyle oldu. Tevrat’ı yüklendiler, ama hayatlarına uyarlamadılar, tatbik etmediler. Böylece Yüce Allah onları kitapları taşıyıp içinde ne olduğunu bilmeyen eşeklere benzetti. Müslümanların bu duruma düşmemeleri için inandıkları ve taşıdıkları Kur’an’ın ne dediğini ve hayata uyarlamalarını onlara öğretmeliyiz. Yüce Allah bizlere, “sizler de onlar gibi yaparsanız, benim katımda aynı duruma düşersiniz” uyarısında bulunmaktadır. Kur’an’ı öğrenir ve hayatımıza tatbik edersek bu kötü sondan kurtuluruz.
Alıntı: Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı, 20.06.2016
Ayrıca okuyunuz:
1 – https://kitapveinsan.com/ey-musluman-bu-kuranla-sen-ne-zaman-bulusacaksin/
2 – https://kitapveinsan.com/siz-hic-kuran-okumazmisiniz-siz-hic-kurani-dusunmez-misiniz/
3 – https://kitapveinsan.com/bu-kitab-daga-degil-sana-inmis-bu-vahiy-seni-neye-sarsmaz/
4 – https://kitapveinsan.com/kadir-gecesi-bin-aydan-daha-hayirlidir/
5 – https://kitapveinsan.com/kuranda-insanlar-icin-kullanilan-hayvan-benzetmeleri-ne-anlama-geliyor/