Cinayet Yüzyılı: 20. Yüzyıldaki Savaşlarda Kaç Kişi Öldü?

Kitap ve İnsan - kitapveinsan.com

Cornell Üniversitesi’nde Milton Leitenberg’in (2006) yapmış olduğu “20. Yüzyıldaki Çatışma ve Savaşlarda Ölüm”  isimli çalışma insan eliyle işlenen cinayetlerin, katliamların, ölümlerin bir kronolojisini sunuyor. Araştırma kimi eleştirilere açık olsa da 20 yüzyıla ilişkin genel bir tabloyu yansıtıyor. Çalışmada iç savaşlarda, sivil savaşlarda ve devletler arası savaşlarda ölen kişilerin istatistikleri sunuluyor. Araştırmaya göre:

Birinci Dünya Savaşı’nda yaklaşık 13 ila 15 milyon,

1918-1922 yılları arasındaki Rus iç savaşında 12,5 milyon,

1909-1916 yılları arasında Meksika iç savaşında 1 milyon,

1936-1939 yılları arasındaki İspanya iç savaşında 600 bin,

1914 öncesi çeşitli sömürge müdahalelerinde yaklaşık 1,5 milyon,

İkinci Dünya Savaşı’nda yaklaşık 65-75 milyon,

1945’ten 2000 yılına kadar olan çatışma ve savaşlarda yaklaşık 41 milyon,

kişinin öldüğü tahmin ediliyor.

Leitenberg (2006) bütün sonuçların toplandığında 20 yüzyıldaki savaş ve çatışmalarda yaklaşık 136,5 milyon ila 148 milyon arasında insanın öldüğünü belirtiyor.

Hobsbawn 20. Yüzyılda öldürülen insan sayısının 1900 yılındaki dünya nüfusunun %10’una tekabül ettiğini belirterek, bu yüzyılda “insan kararıyla” öldürülen kişi sayısını 187 milyon olarak belirtiyor. Hobsbawn bu rakama savaş ya da savaşla ilişkili sürgün ya da açlık sebebiyle ölen insanları da dahil ediyor. Leitenberg, Hobsbawn’ın verdiği bu rakamının tartışmalı olduğunu belirtiyor.

Araştırmada ilgi çeken bir diğer nokta ise 1955’den sonra savaşla ilişkili yaşanan ölümlerin neredeyse tamamının Afrika, Ortadoğu, Uzak Doğu, Latin Amerika coğrafyalarında gerçekleşen savaşlarneticesinde ortaya çıkması. Bu savaşlarda yaklaşık 41 milyon kişi ölmüş. Bu savaşların, iç ayaklanma ve isyanların gerçekleştiği ülkeler (70 ülke) şu şekilde sıralanıyor:

Güney Amerika: Arjantin, Bolivya, Brezilya, Şili, Kolombiya, Kostarika, Küba, Dominik Cumhuriyeti, El-Salvador, Guatemala, Honduras, Jamaika, Nikaragua, Peru,

Ortadoğu: Kıbrıs, Mısır, İran, Irak, Filistin, Lübnan, Suriye, Türkiye, Yemen

Güney Asya: Afganistan, Bangladeş, Hindistan, Nepal, Pakistan, Sri Lanka,

Uzak Doğu: Burma, Kamboçya, Çin, Endonezya, Kore (Güney ve Kuzey), Laos, Malezya, Filipinler, Tayvan, Vietnam,

Sahra Altı Afrika: Angola, Brundi, Kamerun, Çad, Etyopha, Gana, Gine Bissau, Madagaskar, Mozambik, Namibya, Nijerya, Ruanda, Somali, Güney Afrika, Sudan, Uganda, Batı Sahra, Zaire/Kongo, Zambiya, Zimbabve,

Kuzey Afrika: Cezayir, Fas, Tunus

Rusya, Balkanlar: Azerbeycan, Çeçenya, Eski Yugoslavya, Gürcistan, Kosova, Tacikistan

Raporda ilgi çeken bir diğer nokta ise 2. Dünya savaşının bitiminin hemen sonrasından başlayarak 2000 yılına kadar her bir yılda dünyanın herhangi bir bölgesinde bir savaşın ya da iç çatışmanın devam etmiş olmasıdır. Bir bakıma dünya savaşı daha geniş bir alanda ve genellikle müstakil iç savaşlar şeklinde “3. Dünya ülkelerinin” içinde devam etmiştir. Elbette ki sadece genel bir tablo üzerinden konuşuyoruz. Kuşkusuz her ölümün “cinayet” olarak adlandırılması mümkün değildir. Meşru savunma sonucu gerçekleşen ölümler de bu tablonun içindedir.

Ancak dikkat çekici bir husus,  1945 yılında 2. Dünya Savaşı’nın bitmesinden sonra “Dünya barışı ve huzurunu korumak amacıyla” Birleşmiş Milletler’in kurulmuş olmasıdır. Birleşmiş Miletler kuruluşunda kendi misyonunu “Adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği, uluslar arasında tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş küresel bir kuruluştur” şeklinde tanımlamaktadır. Halbuki BM’nin kurulmasında sonra tek bir yıl savaşsız geçmemiş ve 20. Yüzyılda ölen insan sayısının yaklaşık 3’te biri bu dönemde ölmüştür. Bu ülkelerde gerçekleşen pek çok katliam ya ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin gibi ülkelerin yerel diktatörlükleri desteklemesiyle ya da bizzat bu ülkelerin eliyle gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi BM 2. Dünya Savaşı’nın galibi ülkeler tarafından, ülkeler arasında meydana gelebilecek anlaşmazlıkları ortadan kaldırmak ve ileride kendi güvenliklerine yönelebilecek tehditleri ortadan kaldırmak amacıyla kurulmuştur.

Hemen akabinde Fransa ve Almanya’nın öncülüğünde yine 2. Dünya Savaşı’nın yarattığı güvensizlik ortamını kaldırmak ve işbirliği ve güven ilişkilerini Avrupa içinde tesis etmek amacıyla Avrupa Birliği’ne giden sürecin başlatılmış olması da dikkati çeken bir diğer husustur.

Özellikle 1945’ten sonraki tabloda Batılı güçlerin kendi aralarında savaşmayı bırakıp savaşı mustazaf dünyanın kendi içine kaydırdıkları görülüyor. 

Alıntı: http://islamianaliz.com/haber/cinayet-yuzyili-20-yuzyildaki-savaslarda-kac-kisi-oldu-ozel-haber-3671#sthash.ESMPgCPi.dpbs