İnsanı “Ahsen-i Takvim” olarak tanımlayan ve “kerem”ini hatırlatan Allah

Kitap ve İnsan - kitapveinsan.com

 

Esasında insanın biyolojik yaratılışını ifade eden, başta Hac, Mu’minun ve Mümin olmak üzere Kur’an’da üç-dört yerde anlatılan bu biyolojik ve embriyolojik süreçleri ifade eden ayetlerde embriyolojik süreç “meni” ve “nutfe” ile başlar. Yani bu (min nutfetin) atık bir su, bir nutfe, bir damlacık hayat suyu. Bunu iki manaya da alabiliriz:

Birincisi; mecazi manada alabilir ve insanın basit bir varlık olduğu, Allah’ın müdahalesi sayesinde muazzez ve mükerrem bir varlığa dönüştüğü anlamına. Bunun üzerinden Rabbimizin verdiği mesaj şu olsa gerek:

Bakın, sizin Allah’a karşı küstahlık yapmanız çok büyük yanlış. Siz esasında hiçbir şeydiniz. Yani atık bir su idiniz. Fakat Allah müdahale ederek böyle atık bir şeyden ahsen-i takvim olan, “en güzel kıvamda” olan bir varlık yarattı..

Onun için ey insanoğlu aslını düşün, Allah’a karşı böbürlenme! Allah’a karşı tekebbüre kalkışma! Birincisi bu.

Ama çok yaygın olmayan ikinci bir anlamı da var bunun; Nutfe “hayat suyu” demek aynı zamanda. Yani Allah bir mayadan yarattı. Hayatın özüne Allah bu nutfeyi maya olarak kattı. Ve bu mayayı rububiyyeti ile büyüttü. Ve işte insanoğlu, Allah’ın el-Hayy ismiyle tecelli ettiği hayat suyundan meydana geldi. Yani zımnen şöyle dedi: Rabbiniz sizinle ilgileniyor. Rabbiniz sizi sadece yaratıp bırakmadı.

Kur’an’daki bu tip insana ilişkin ayetler, bu ayetlerin indiği toplumda var olan yerleşik kanaatlerin bir çetelesini de verir bize.

Ha, deriz, demek ki bu ayetlerin indiği Cahiliyye toplumu insanın yaratılışı konusunda kadim dünyanın şu şu fikirlerinden etkilenmiş.

İşte Kur’an’daki insanın yaratılışına dair ayetlerden bazıları toplumda taban bulan anlayışlara eleştiridir. Yani Yunan’ın özellikle eski Yunan filozoflarının; Aristo’nun, Eflatun’un ve daha sonrakilerin, yani Yeni Eflatuncuların onlardan evvel Stoacıların ve devam edip giden o Batı çizgisinin zihnindeki insanın yaratılış sürecine göre; Allah yaratılışı başlattı ve çekildi. Yani Aristo’nun ifadesiyle, O ilk muharriktir, ilk hareket vericidir. Ondan sonra varlık artık kendi yolunu kendisi çizdi.

Dikkatlice baktığımızda anlarız ki, bu ayetler bu mantığı reddediyor. Yani eğer ilk hareket ettirici hareket ettirdi ve bıraktı derseniz bu basit bir sudan, bu mükemmel, bu kâmil varlığı, bu ahsen-i takvim üzre olan, kendi üzerine düşünebilecek, kendisi hakkında soru soracak kadar gelişmiş olan bu insan aklının bu hale gelişini siz nasıl izah edeceksiniz!

Özetle: ilk muharrik ile açıklayamazsınız bunu. Ya ne ile açıklarsınız? Ancak sürekli müdahil olan bir Allah inancı ile açıklarsınız.

Mustafa İslamoğlu, 2012, Bilge Adamlar dergisi – Alıntı: http://kuranihayat.com/mustafa-islmoglu-ile-insana-dair_d867.html

Bir cevap yazın