Allah’ın varlığının delillerle gerekçelendirilebileceği iddiasını ben ve Caner Taslaman hocanın uydurduğunu zanneden dostlar var. Oysa bu görüş hiç de yeni değil. Hatta kelamcıların görüşüne göre çok daha yumuşaktır, zira bir kısmı delilsiz inancı iman olarak kabul etmez. Bir kaç alıntı paylaşayım kendileri konuşsun:
“Ebü’l-Hasan el-Eş’arî’nin meşhur olan görüşüne göre usûl meselelerinden her birine aklî bir delille inanmadıkça bir kişi mümin olamaz” Ebü’l-Muîn en-Nesefî, Tebsıratü’l-edille, I, 43. “
[Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî’ye göre] âlemin hudûsu, yaratıcının varlığı ve birliği ile peygamberliğin subûtu konusunda aklî delili olmayan bir kimsenin mümin olması imkânsızdır.” Ebü’l-Muîn en-Nesefî, Tebsıratü’l-edille, I, 45.
“Kelâmcıların çoğunluğu imanın subûtu veya fayda vermesi için, itikadın üzerine bina edileceği bir delil bulunması gerektiği görüşündedirler” Ebü’l-Muîn en-Nesefî, Tebsıratü’l-edille, I, 42.
Allah’a inancın delillerle gerekçelenebileceği, varlığı lehinde akli deliller olduğu, delillendirilmiş inançların daha kıymetli olduğu fikirleri sadece ben ve Caner Taslaman’ın fikri değildir.
Bu tüm büyük kelam okullarının ortak kanaatidir. Öyle kıyıda köşede bir görüş değildir. Akılcılık değil, fidezim (inancılık, kanıtsız iman) yenidir.
Dr. Enis Doko, 07.03.2018
Geri bildirim: “İslam akıl dinidir” söylemi modernist bir söylem değildir – Oku, düşün, uygula