Ateist çevrelerin dine yönelttikleri eleştirilerin büyük bir kısmı, dinin özünde olmamasına rağmen bir şekilde sonradan dine ilave edilmiş inanç ve kabullere dayanmaktadır. Bunun üzerine kimi hocalar da din adına uydurulmuş şeyleri savunduklarında, ortalama inanca sahip bir kişinin inancından olmasının yolu daha da açılmaktadır. Biz istediğimiz kadar “Açıp Kur’an’ı okuyun ve gerçekleri kendiniz görün” desek de insanların önemli bir kısmı sadece duyduğu ya da gördüğü ile yetinerek, bunlar üzerinden değerlendirmelerde bulunmaktadır.
Bu da yetmezmiş gibi gelenek tutuculuğu yapan çevreler ile tasavvuf ve tarikat yapılanmalarının önemli bir kısmı, dinde aklı kullanmayı hor ve gereksiz görerek aklını kullanmaya çalışan inananları, nefislerine uymakla itham etmektedirler. Bu, Allah’ın aklımızı kullanmamızı, düşünüp sorgulamamızı söylediği bunca ayetini göz ardı etmek demektir.
Allah bunca ayetinde “Aklınızı kullanın” derken söz konusu yapılar akılla dinin kavranamayacağını söylerler. Oysa akılla kavranamayacak olan Allah’ın dini yani ayetleri değildir; bu anlayışa sahip çevrelerin üretmiş oldukları gizemli, anlaşılmaz ve gerçek ötesi dindir. Kur’an, hem akla hem de duygulara hitap eden ayetleri ile insan yaratılışı ile tam olarak uyum içerisindedir. İhtiyacımız olan şey, din adına uydurulmuş şeylerden kurtularak, yaratılışımıza uygun olan gerçek dini öğrenip, yaşayabilmektir.
Din adına uydurulan şeyler, tarih boyunca Müslümanı Müslümana kırdırmış, iktidar ve dünya malı uğruna İslam ile örtüşmeyecek zulüm ve işkencelere sebep olmuş ve özellikle peygamberimiz üzerinden uydurulan hadisler sebebiyle Allah’a ait olan apaçık ve anlaşılır din, mezhepler ve âlim kabul edilen kişilerin farklı hüküm ve yorumları sebebiyle karmakarışık bir hale gelmiştir. Günümüzde İslam adına yapılan zulüm ve insanlık dışı eylemlerin tamamının da dini gerekçesi, din adına uydurulan rivayetlerin yer aldığı kaynaklara dayanmaktadır.
Alıntı: Emre Dorman, Allah’a öğretilen din sayfa 19-20