Kur’ân Haşr Suresi’nin 23. ayetinde bilgi sistemini gayb ve şahadet ayakları üzerine bina eder. Gayba vahiyle, şahadete görünen âleme ilişkin ilimle muttali oluruz.
Kur’ân’dan kopuşla birlikte bu iki asli ayağın yanına “zan”dan üçüncü bir protez ayak ilave edildi.
İslam bilgi sisteminin anatomisi mahvedildi. Zan din olunca, din de zan oldu. Oysa din ayrı, din kültürü ayrıydı. Dinin sahibi Allah, kültürün sahibi insandı. İlki ilahi; ikincisi beşeri idi. Bu ümmet ilahi olanla beşeri olanı birbirine katınca dinin genetiği bozuldu ve din genetiği değiştirilmiş bir din oldu. Şimdi o din, yiyeni hasta ediyor. Çocuklarımıza ve torunlarımıza böyle hastalıklı bir dinin vaat edeceği hiçbir şey kalmamıştır. Zaten görüldüğü gibi yeni gelen nesiller dini ciddiye almıyorlar, büyük çocukların metafizik oyuncakları diye kaş altından çaktırmadan izliyorlar. 30 yıl sonrasının dünyasına bu dinle hitap edeceğimiz hemen hemen hiçbir şey yoktur. Geçmişte çok tren kaçırdık, ama arkadan gelene palas pandıras da olsa atlayabildik. Fakat bu önümüzdeki muhtemelen son tren olacak ve bu kez kaçırırsak yakalamak mümkün olmayacak.
Bu din insanı insanlıktan çıkarıyor; ben bunu iliklerime kadar yaşadım, cinayeti gördüm.
Bu din müminini ahlaksız ediyor ve sebeplerini iyi biliyorum.
Bu din aklı, iradeyi ve vicdanı felç ediyor. Bunun için son yaşadığımız olayların ışığında kısa bir sorgulama yetecektir.
Bu din mensubunu felç ediyor; bilim, fen, sanat, ekonomi, siyaset vs. gibi hayata dair şeylerin hakkını vererek üretilmesini engelliyor.
Bu din mensuplarını yoruyor, mensupları bu dini ve bütün insanlığı yoruyor.
Benim çağrım şu:
Bu uydurulmuş dinin ıslahı mümkün değil; bundan kurtulup Allah’ın vahiy ile indirdiği ve bize “işte sizin için bu dinden razı oldum” dediği dine girelim. Zor değil. Daha önce bir kez oldu, bir kez daha neden olmasın?
Abdesti öğrenmek için otuz sayfalık abdest ilmihaline gerek yoktur; abdest ayeti yeter!
Rivayeti, geleneği, ve bunlardan oluşan dini anlayışımızı Kuran’a arz edelim, geçer not alanına din diyelim. Fakat Kur’an’a arz edilemeyeni, geçer not almayanı atalım; fakat çöpe değil, kültür torbasının içine atalım.
Arap kültürüne Sünnilik, Fars kültürüne Şiilik adı altında din diye sarılmayalım. Hadise ve yazdırıldı diyenlerin kitaplarına paralel Kur’an, mezheplere paralel İslam, dini otoritelere paralel Allah ve Peygamber muamelesi çekmeyelim.
Tövbe edelim Yunus Nebi gibi,
Günahımızı savunmayalım şeytan gibi,
Adam olalım Adem gibi,
İçimizdeki beyinsizleri sözcümüz etmeyelim,
Tevhidi ve ihlası yeniden dinin direği, şirki ve cehaleti yeniden dinin düşmanı ilan edelim.
Hakikat, adalet, merhamet, ehliyet, meşveret ilkesini tüm siyasetlerin temeline esas usulü olarak yerleştirelim.
Torpili şefaat, tembelliği mehdi, ahmaklığı samimiyet, kula kulluğu itaat ve biat adı altında meşrulaştırmayalım.
İnsan olunmadan Müslüman olunmayacağını yere göğe yazalım (Bakara 2; Beled; 11-20)
Özetle: “Ey iman edenler! İman edin” diyen vahye kulak verelim.
Mustafa İslamoğlu