Gannûşî’ye göre âlem sürekli “hareket” halindedir. Tekâmül, her parçası sürekli oluş ve hareket olan evrenin bir kanunudur.
Kur’an çok kere dikkatlerimizi sürekli “oluş” ve “hareket” olayına çekmektedir. Yeryüzünün, göz cisimlerinin, bitkilerin, insanın hayat aşamalarının, uygarlıkların sürekli hareket, değişim ve oluş halinde olduklarına dair birçok ayet vardır.
İslâm düşüncesinde bu şekilde canlı ve hareketli bir âlem tasavvuru varken Hint ve Yunan düşüncelerinin etkisiyle “durağan” ve insanları “uyuşturan” bir anlayış gelişti. Bu yüzden İslâm düşüncesi donuklaştı, hamleler yapamaz oldu. Tekâmül toplumların süreklilik içinde yenilenmesinin de kanunudur. Bu anlamda (tekâmül = koruma + aşma) anlamına gelmektedir…
Bu çerçevede âlemi sürekli bir oluş ve hareket olarak algılayan Gannûşî’nin bu bakışının dine de yansıdığını görüyoruz. Ona göre “Her îcâd edilen şey (yenilik) bid’attir ve her bid’at sapıklıktır” hadisinde anlatılmak istenen dinde yapılan yeniliklerdir. Yasaklanan yenilikler “yeni bir dünyâ îcâd etmemiz” değil “yeni bir din îcâd etmemiz”dir. Mesela yeni bir namaz, yeni bir oruç türü îcâd etmek mümkün değildir. İslâm’da dinî-ahlâkî temel değerler belirlenmiştir ve bunlar değişmezler, ancak sanayi, tarım teknolojisi, siyâsî konular, idâre yapısının oluşturulması, uluslararası ilişkilerin düzenlemesi gibi dünyâ ile ilgili birçok konu sürekli değişir ve yenilenir.
Gannûşî’ye göre İslâm’da yenilik ilkesi sürekli içtihâd ile sağlananır. İçtihad ilkesini Hz. Ömer’in, İbn-i Teymiye, İbn-i Hazm ve Şâtıbî’nin önemle üzerinde durduğu “maslahât” ilkesi çerçevesinde yorumlamalıyız.
Mesela Hz. Ömer bâzı şer’î hükümleri şartları oluşmadığı gerekçesiyle dondurmuş, uygulamamıştır. Bu şeriâtı ilga etmek anlamına gelmez. Hatta Hz. Ömer gibi birisi başta olduktan sonra yeni bâzı hükümler geliştirmek bile mümkündür. Yeter ki kendimize güvenebilelim, samimi olalım, başkasına kuyruk olmayalım, taklitçi olmayalım.
Gannûşî’ye göre İslâm dünyâsı uzun asırlar “tevhid, adalet ve özgürlük” yolunda insanlığa büyük katkılarda bulunmuştur. Esasında İslâm’ın özü de bu değerlerden ibarettir. İslâm medeniyetinin çöküşünde etkili olan iç amiller; meşveretin yerine ferdî sulta ve otoritenin egemen olması, cebriyeci kedercilik inancı, sûfî teslimiyetçiliği ve fukahanın donuklaşmış zihniyetinin yaygınlaşmasıdır. Dış amiller ise Moğol ve Haçlı saldırılarıdır…
Alıntı ve tamamı için: http://www.ihsaneliacik.com/2016/05/27/otoritertotaliter-islamdan-demokratik-islama-gannusi/