Reenkarnasyon, insanların öldükten sonra ruhlarının yine bu dünyada başka bir bedende var olmaya devam edeceği iddiası. Bu iddiaya göreyse hepimiz geçmişte başka bir bedende yaşıyorduk. New Age grupları için bir para kaynağı olan bu iddianın bilimsel olduğu düşüncesi ise birkaç soru ile çürütülebilecek bir tez.
Son yıllarda New Age grupları, reenkarnasyonun bilimsel bir gerçek olduğunu iddia etmekte ve bu düşünce üstünden para kazanmakta. Bu grupların bazıları, geçmiş yaşamımızda yaşadığımız travmaların bu yaşamımızı etkilediğini, korkularımızın ve psikolojik sıkıntılarımızın bu travmalardan kaynaklı olduğunu iddia etmekte.
Bunlar genellikle de yüksek bir ücret karşılığında geçmiş hayatlarımızla olan sorunları çözmeyi vaat etmekte!
Yine daha önceki yazılarımızda ele aldığımız Scientology’nin temel tezlerini de hatırlarsanız reenkarnasyona dayanmakta. Peki, bilimin reenkarnasyonun olduğunu gösterdiği iddiası ne kadar doğru?
GEÇMİŞ HAYATA GİDİLEBİLİR Mİ?
Reenkarnasyona özellikle Uzakdoğu’da milyonlarca, hatta milyarlarca insan inansa da, geçmiş hayatları ile ilgili anıları olduğunu iddia eden insanlar çok azdır.
Bu insanlar da, genelde, modern psikolojinin ciddiye almadığı, geçmiş hayat regresyonları olarak bilinen hipnotik seanslarla bu anılara ulaştıklarını iddia ederler.
Bu anılar, reenkarnasyon lehinde sunulan en güçlü kanıtlardır. Bunlara en ünlü örnek meşhur Bridey Murphy vakasıdır.
1952 yılında ABD’nin Colorado eyaletinde, Virginia Tighe isimli bir kadın, hipnotist Morey Bernstein’in yönettiği böyle seanslar sonucunda 19. yüzyılda İrlanda’da yaşamış Bridey Murphy isimli bir kadın olduğunu iddia etti.
Hipnotizma altında Tighe, şaşırtıcı bir şekilde İrlanda aksanıyla, 20 Aralık 1789’da Cork İrlanda’da doğup orada 1864 yılına kadar yaşamış bir kadının anılarını anlattı. İrlanda’ya hiç gitmemiş bir kadının İrlanda aksanı ile konuşup, İrlanda hakkında makul şeyler anlatması tabii herkesi şaşırttı, olay popüler hale geldi. Epey kişi bu durumu reenkarnasyonun ispatı olarak sundu.
Ancak, Tighe’nin iddiaları ciddiye alınıp gazeteciler tarafından araştırıldığı zaman olayın hiç de göründüğü gibi olmadığı ortaya çıktı.
Anılarında geçen hiçbir şey gerçekle örtüşmüyordu. O tarihlerde doğup ölen Bridey Murphy isimli bir kadın İrlanda’da yaşamamıştı, aynı durum anılarında devamlı bahsettiği kocası için de geçerliydi.
Daha detaylı incelemeler, Tighe’nin çocukluğunda Bridie Murphy isimli bir komşusu olduğunu, İrlanda aksanı ve İrlanda ile ilgili bilgileri, hatta ismi bile ondan aldığını ortaya koydu.
Tighe sahtekâr değildi ama çocukluğundan hatırlamadığı anıları değiştirerek farkında olmadan hayali bir geçmiş yaratmıştı. Bu olay, reenkarnasyona değil, geçmiş hayat regresyonları olarak sunulan verilerin güvenilmez olduğuna bir delildi ve aslında reenkarnasyon iddiaları lehinde sunulan kanıtların sorunlarını ortaya koyuyordu.
REENKARNASYONA İNANANLARIN HAFIZALARI
Yukarıdaki olayın işaret ettiği şeyi, yani reenkarnasyon anılarının aslında hafıza hatasından kaynaklandığını gösteren başka deneysel çalışmalar da var.
Mesela 2007 yılında, Maarten Peters ve grubu, reenkarnasyon anılarına sahip olduğunu iddia eden bireylerle çok ilginç bir deney yaptı. Onlara önce tanıdıkları ve tanımadıkları isimlerden oluşan iki liste verilmiş, iki saat sonra ise hem bu iki listeden isimler içeren, hem de yeni tanıdık olmayan isimler içeren başka bir liste gösterildi.
Deneyde katılımcılara, bu sonradan verilen listedeki ünlü isimleri tespit etmeleri istendi. Deney sonucunda reenkarnasyona inanan insanların, inanmayanlara göre iki katı daha çok hata yaptığı gösterildi.
Yani reenkarnasyon anılarına sahip olduğuna inanan insanlar, anılarının kaynağı konusunda diğerlerine göre daha çok yanıldı.
Dolayısıyla bu insanlar, kolayca yalancı anılar üretebildi.
Aynı bulguyu başka bir psikiyatr Richard McNally, uzaylılar tarafından kaçırıldığını iddia eden insanlar üzerinde yaptığı çalışmalarında tespit etti.
KÜLTÜREL ETKİYLE İNANÇ
Reenkarnasyon aleyhinde bir diğer delil de, reenkarnasyona inancın kültürel bir yapıdan etkilenmenin sonucu olduğunun gösterilmesi. Reenkarnasyon anılarına sahip olan insanlar, reenkarnasyona zaten inanan toplumlarda çıkmakta, hatta reenkarnasyonla ilgili inançlarının detayları da içlerinde büyüdükleri kültürü yansıtmakta.
Mesela Lübnan’da reenkarnasyon sırasında cinsiyetin değişemeyeceğine inanılmakta, dolayısıyla burada reenkarnasyon anıları olduğunu söyleyenler, geçmişte aynı cinsiyeti taşıdıklarını ifade etmekte.
Diğer toplumlarda ise bireyler, geçmiş hayatlarında başka cinsiyete sahip olduklarını iddia edebilmekte. Kısacası reenkarnasyon anıları nesnel olmaktan uzaktır ve kültürden etkilenmektedir.
Aslında reenkarnasyondan şüphe duymak için çok sayıda gerekçe var.
Mesela 1800’lerde Dünyada 1 milyar insan varken, bugün dünyada 7 milyar insan yaşıyor.
Bu 6 milyar fazla insanın ruhu nereden geldi?
Geçmişte yedi ruh bir bedende miydi?
Çoğu reenkarnasyon savunucusu, reenkarnasyon zincirinin ezeli olduğunu iddia eder, oysa bugün insan ırkının birkaç yüz bin yıldan geriye gidemeyeceğini, dünyanın 4.5 milyar yıl yaşında olduğunu biliyoruz.
Bu iddia açıkça modern bilimle çelişmekte. Neden insanların çok çok az bir kısmı geçmiş yaşamlarını hatırlıyorlar?
Geçmiş yaşamlarını hatırlayanlar, neden o sözde yaşamlarında konuştukları dili konuşamıyor, oradaki mesleki yeteneklerini gösteremiyorlar?
Daha önce binlerce yaşam yaşamış bir çocuk, bu yaşamlarda edindiği bilgileri neden kullanamıyor, neden her şeyi baştan öğrenmek zorunda kalıyor?
Reenkarnasyon inancının çelişkilerini ortaya koyan bunlar gibi çok sayıda ciddi soru var. Bu soruları ve sorunları görmezden gelip, reenkarnasyon inancını ‘bilimsel’ olarak göstermek mümkün değil.
Dr. Enis Doko, 21.01.2018