Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün: “Yahudiliğin kuralları, tepeden tırnağa sürgün olmanın…”

Kitap ve İnsan - kitapveinsan.com

 

Şehirleşme bağlamında bu dini gelenekleri değerlendirdiğimizde şu gerçekle karşılaşırız:

Yerleşik bir kültür ortamında oluşmamış olan ve bir şehir mantığı içinde kendini organize etme imkânı bulamayan dinler, son derece tekelci davranmakta ve despotluk eğilimi göstermektedir.

Bu varsayımımızın en belirgin örneği Yahudiliktir.

Yaşam dinamiklerini sürekli sürgün halinde oluşturan Yahudiliğin kuralları, tepeden tırnağa sürgün olmanın yarattığı bir mantıkla ve savunma psikolojisiyle geliştirilmiştir:

Yasakçı, tekelci, dışlayıcı, yabancılaştırıcı, vs.

Bu mantıkla oluşturulan bütün seremoniler ve kurallar bizzat Tanrı tarafından lanetlenmektedir.

Şehir hayatına geçtikten sonra da bu alışkanlığı devam ettiren Yahudi kültürü, kendisi dışındakilere hayatı dar etmiş, yaptıklarına karşılık da başka kudretlerin eliyle cezalandırılmak suretiyle döngüsel bir cezalandırmanın hem aktörleri hem de kurbanları haline gelmişlerdir.

Din’in en temel unsurunu tekelleştirmeyle başlayan bir sapmadır bu.

Yahudilere sorarsanız,

Tanrı kimin Tanrısıdır?

Alacağınız cevap:

“Tabiî ki, Yahudilerin Tanrısıdır,” şeklinde olacaktır.

Kabile mantığının bu kabule sindiği görülecektir. Tanrı, bir parti başkanı gibi, sadece kendilerine ait, sadece kendilerini korumakta ve diğer milletlere düşmanlık etmektedir.

Alıntı: Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün, 2009, Ulakbim, Dinlerin Şehirleşme Kabiliyeti makalesinden – Tamamını okumak isterseniz: http://dergipark.ulakbim.gov.tr/kader/article/viewFile/1076000126/1076000131

Bir cevap yazın