İslam’ı toplumun gündeminden tasfiye etmeye ve onu ıssızlarda süren kişisel bir yaşantı, egemenliği azgınlara devreden izbe bir zihni tasavvur haline getirmeye yönelik çabalar, işe kişi kültü oluşturarak başlarlar. Menkıbelerle efsaneleştirilen bir “merkez kişilik” dinin odağı haline getirilir. Böyle bir kişiliğin etrafında örgütleştirilen mistik atmosfer dinin bütünü yerine konulur. Böylece dinin alanı ve boyutları, seçilen kişiliğin ufku ve çapıyla tayin edilir hale gelmiş olur.
Din, yüceltilmiş bir ferdin kişisel anlayışı, indi görüşü ve telakkileri ile kayıtlı ve sınırlı bir dünya görüşü haline getirilerek, kendi ilahi kaynağının yerine beşeri bir kaynağa bağlanır.
Efsane kişinin merceğinden insana ilişkin, topluma, hayata ve ötesine ilişkin yansıyan ne varsa, din olarak anlaşılıp, insanüstü olan ilahi mesaj bir kişinin sübjektif yorumuna indirgenmiş olur.
İslam’ın, toplumsal hayatı belirleyebilecek bir konuma gelmesinden endişe duyan çevreler, onu toplumun sosyal ve siyasal gündeminden uzaklaştırıp, fertlerin zihni tasavvurları düzeyine indirerek, kendileri için bir tehlike arz etmesini önlemeye çalışırlar. Bunu başarmanın yolu da, İslam’ın, kitap ve sünnet düzleminde değil, bir ferdin kişisel mütalaaları çerçevesinde anlaşılmasını sağlamaktır. Bu gerçekleştirildiğinde, yorum ve anlayışı, dinin odağı haline getirilen kişinin denetlenebilirliği nispetinde din de denetlenebilecek demektir.
Dini denetlemek, onu, denetlenebilir bir otoriteye bağımlı kılmakla mümkündür. Sistemle uzlaşabilen bir kişi kutsanarak dini bir otorite kılınabilirse, onun kişisel düşünceleri adeta birer nas gibi dini bir kaynak ve delil haline getirilebilirse, onun şahsında din de sistemle uzlaşmaya başlamış olur. Söz konusu kişinin günlük maslahatlar eliyle evrilip çevrilebilirliği, dinin evrilip çevrilebilmesi için belirleyici bir ölçü haline getirilir.
Müslüman kitleleri edilgenleştirmek, dinlerini bireysel yaşantılarına hasredip, hayatın diğer bütün alanlarında otoriteyle uzlaşmalarını sağlamak için, onları böyle bir merkez kişiliğe doğru yönlendirmek, bütün kanaat ve düşüncelerini, bütün eylem ve etkilerini onun üzerinde odaklaştırmak yeterli olur.
Kitleler, dinlerini, yönlendirildikleri ferdin kişisel ölçülerinden almaya, hayatı algılama ve yorumlama tarzlarını bu ölçülerle biçimlendirmeye ve daha önemlisi, olaylar karşısında geliştirecekleri pratikler de böyle bir kişiye bağımlı hale gelmeye başladıklarında, bütün güç ve varlıklarını o kişiyi denetleyebilecek olan mekanizmaların kontrolüne vermiş olurlar.
Böylelikle Müslümanların potansiyel güç ve etkinlikleri daha doğmadan bir kısım mihraklar tarafından ipotek altına alınmış, bu egemenler için bir güvenlik alanı oluşturulmuş demektir.
Alıntı: Sükuti Memioğlu / Tevhid Dergisi, Mayıs 1992
Ayrıca okuyunuz:
1 – https://kitapveinsan.com/caner-taslaman-kuran-ve-atalarinin-koru-korune-takipcisi-guruhlar/
2 – https://kitapveinsan.com/insanlarin-gercekleri-kabul-etmemelerinin-gerekcesi-atalar-kultu/
3 – https://kitapveinsan.com/resuller-kimlerle-mucadele-etti/