“Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.”
Allah Kadir gecesi, bin geceden hayırlıdır demedi de, bin ay dedi. Halbuki Kadir gecesi, ile bin gece arasında uyum daha güzel olurdu. Lakin Allah bin ay, 83 yıl, bir ömür dedi.
Kur’an’ın indiği bu gece, ya cahiliye gecesidir, yani; Cahiliyye dönemi, karanlığı dönemi bitti. Kur’an gündüzü başladı, demektir.
Ya da; dünya hayatıdır. Sanki dünya hayatı, insan ömrü bir gece gibidir. Kıyamet sabahı da o gecenin gündüzüdür. Her şeyin olduğu gibi, gün gibi ortaya serildiği gündüzdür.
Bir ömürden hayırlı bu Kadir gecesi kıymetini Kur’an’ın, dünya semasına, insanlığın ufkuna inmeye başlamasından alır.
Ey muhatab! Kur’an indiği geceyi bir ömre bedel kılar.
Ey muhatab! Bu kur’an bütün bir ömre inerse, Senin ömrün Kur’an’la dirilirse, onun bedeli ne olur…? Elbette cennet. Elbette ebedi saadet!
Şuursuz bir geceye inen bu kitap, o geceyi bir ömre bedel kılarsa, şuurlu bir insanın ruh ufkuna, idrak dünyasına inen bu kitab, bu vahy neler yapmaz!
İşte Kadir gecesi, Kur’an’ın sizin idrak dünyanıza indiği andır. Kur’an bana indi, bana vahyolundu dediğiniz, Kur’an ile hemhal olduğunuzda gündüzünüz de kadir, geceniz de kadir olur. Ya da Kur’an sizin ruh dünyanıza hala inmediyse, onunla buluşamadıysanız sizin ne kadir geceniz, ne de kadir gündüzünüz var demektir. Ne kadriniz, ne kıymetiniz var demektir.
Nasıl bu gece “Binlerce Ay” dan daha hayırlı ise, bu gece inen Kitab’ta binlerce diğer kitaplardan daha hayırlıdır.
Nasıl bu gece inmeye başlayan Kuran binlerce yıl süren küfrün, şirkin zulumatına, Cahiliyye’nin zifiri karanlık gecesine bir son verdiyse, bu gün de bu Kuran modern zamanların tüm problemlerini bir nefha’da siler, süpürür.
Kadir Gecesi’ne, binlerce kat değer getiren unsurun Kuran olduğu anlaşıldıktan sonra, tüm kutsallık ve bereketin herhangi bir sabit zaman parçasına ait olmadığı açıktır. Nasıl, “Şeref’ül-mekan, şeref’ül-mekîn” ise, bir yer şerefini orada oturandan alıyorsa, bu gece de şerefini, değerini bu gecede inmeye başlayan Kuran’dan almaktadır.
Bu gecenin kutsallığı, bereketi o özel zaman diliminden değil, Kuran’ın insanlık semasına inmeye başlamasından alır. Bu nedenle, söz konusu kadir kıymetin bu geceye değil, Kuran’a izafe edilmesi daha isabetli ve makul olandır.
Bunun anlamı da şudur: Ey insan! İndiği zamana dahi binlerce kat değer yükleyen bir Kitab, indiği kendi halinde bir çöl kasabası sakini olan Abdullah’ın oğlu Muhammed’i ‘Âlemlere rahmet’ olan bir elçi yapmıştır. Bu vahiy; sıradan bir çöl kasabası olan Mekke’yi, ‘Ümm’ül-Kurâ/ Kentlerin Anası’ diye tebcîl edilen mübarek ve mükerrem bir belde haline getirmiştir.
Öyleyse bu vahiy bir de senin yüreğine, zihnine, hayatına ve dünyana inerse, seni neler yapmaz! Bu vahiy senin idrak ufkuna bir doğarsa, sana bir gecesi bir ömür kadar bereketli bir hayat bahşeder! Senin duygu, düşünce ve eylem potansiyelini binlerce kat arttırmaz mı?
Alıntı: Saadettin Merdin – Kendisinin yazının sonlarında belirttiği üzere Mustafa İslamoğlu ve Mehmet Okuyan’ın derslerinden hazırlanmış bir vaaz örneği – Tamamını okumak için: http://www.saadettinmerdin.com/genel/32-kadir-gecesi.html
Geri bildirim: Kur’an’ın “kitap yüklü eşekler” benzetmesi ve günümüz – Oku, düşün, uygula