Kur’an’a göre “ahiret”in kurulacak/olacak olması, Allah’ın “adalet” sıfatının bir gereğidir. Bu dünyada deneniyor olduğumuzdan dolayı denenmenin, meşekkat içeren bir süreç olması dolayısıyla ahlaki-ekonomik “sonucu” olmak zorundadır. Ceza ve ödül (cennet ve cehennem), insanın öncelikle bu “istihkak”ının bir sonucudur.
Bazı günahların affedilmesi ve ödülün artırılması ise Allah’ın rahmet sıfatının tecellisi olacaktır. Kur’an, insanın fıtratı gereği ahlaki davranabileceğini kabul etmekle birlikte, insanları dünyada mümkün olan oranda hemcinslerine karşı zararsız hale getirmek, tersine onlara karşı yararlı olmalarını temin etmek için tecil edilmiş menfaat (cennet) motivini kullanır.
Kur’an, mutlak özvericiliği/fedakârlığı, diğerkamlığı reddetmediği halde mutlak, acil (yakın/dünyevi) egoizmi reddeder.
Diğer taraftan, cimrilik ve israfı reddederek mutedil olmayı tavsiye eder:
“Ne ellerini boynuna bağlayıp kilitli tut; ne de sonuna kadar aç.” (17/29)
“İyiliğin karşılığı iyilikten başka nedir ki?” (55/60)
Salt iyilik (ihsan) tutkusu ve “Allah’ın rızası”nı kazanma amacıyla yapılan ahlaki eylemler Allah tarafından “büyük bir karşılıkla (ecr)” ödüllendirilir. (4/114)
Allah’ın “rızası”nı kazanmanın ahlaki eylemler için bir “gaye” haline gelmesini doğuran nedense, O’nun insana kendi varlığını “armağan” etmiş olması ve inayetiyle insanın canlı kalması ve hayatını sürdürmesi için lüzumlu her şeyi “rızık” olarak insana ‘hibe’ etmesine karşılık, insanın duyması gereken “şükran” hissidir.
Bunu takdir edememe, nankörlük (küfür);
takdir etme ise, şükürdür (iman/İslam).
İşte Kur’an, insandaki nankörlük, istiğna, istikbar, ihmal (umursamama/unutma) hallerini geriletmek ve ahlaki duyarlılığı artırmak için ona öbür dünyada karşılaşacağı ceza ve ödülleri Mekke’nin ticari dilini kullanarak ifade etti.
Örneğin;
Hesap,
sayma,
tartı,
sicil;
ücret-ödeme;
zarar-kaybetme;
alış-veriş (satış), kâr-ticaret;
borç-rehin
Prof. Dr. İlhami Güler, 2008 – http://www.radikal.com.tr/radikal2/tekbirin-tekstil-markasina-tahvili-852945/