Fertsel Dönüşüm (Biz nasıl bu hâle geldik) – Hüseyin Akın

Kitap ve İnsan - kitapveinsan.com

 

Dönem dönem aynı konu gündeme geliyor ve herkesin ağzında aynı soru:

Biz nasıl bu hâle geldik?

Paraya tamah etmeye başladık, kasaya, masaya ve piyasaya yakın durmakta bir sakınca görmemeyi alışkanlık haline getirdik.

Bu şaşırma sosu ekli yakınmaların nakarat cümlesi hep aynı? ‘Bize neler oluyor?’

Hâlbuki olan bir şey yok. Herkes maskelerini çıkarıp aslına dönüyor. Hiç çetin sınavlardan geçmemiş olanlarımız sınav veriyorlar.

Seccadesini her vakit kafasına göre ayrı bir yöne seren adama benziyor halimiz. Yerimizi sağlama almak için yönümüzü kaybettik!

Hakikatle aramızdaki mesafe gittikçe açılıyor. Bu mesafenin oluşturduğu boşluğa şimdilerde siyaset, riyaset, ticaret ve de hamaset yerleşmiş.

Her gün birileri yörüngesinden çıkıp da farklı kutuplara doğru kayıyorsa toplumda sabite gibi görünen şeyin aslında sabitesizlik olduğunu pekâlâ söyleyebiliriz.

Olup biten bir şey yok dostlarım. Gerçek ağırlığımıza, sahici gramajımıza, doğal gündemimize geri dönüyoruz.

Zaten bu kadar uzun süre böyle kitap modunda yaşayamazdık. Sıkıldık, gevşedik, çözüldük ve şimdi de dört bir yana dağılmanın keyfini çıkarıyoruz.

Fertsel dönüşüm geçiriyoruz. Kimlik adına kurduğumuz binamız sos veriyor. Taşları yeniden yerine oturtmaya çalışıyoruz.

Eskiden birçok şeyin yokluğu tembelliğimizin dayanağı olduğu kadar güçsüzlüğümüzün bahanesi olurdu.

Ah koca koca salonlarımız olsa ne güzel ne faydalı etkinlikler yapardık!

Keşke tek bir televizyon kanalımız olsa, işte o zaman bizi kimse tutamaz!

Gazetelerimiz yok ki doğru düzgün sesimizi duyuralım, hele güçlü mü güçlü basınımız olsun, siz bizi o zaman görün!

Üniversite çok önemli azizim, o da bizde yok. Ah bir tek yüksek okulumuz olsa, gerisi kolay!

Dün bunları isteyenler bugün bunların on misline sahip.

Dün atımız yok diyenlerin bugün her cinsten atları var, lakin ona binecek meydanları yok.

At tamam, meydan da bulundu; bu kez cesaret, yürek ve istek yok!

Hani nasıldı o arabesk şarkı: “Varlığının tiryakisi yokluğunun delisiyim.”

Tam da böyle bir durum.

Sahip olunca tiryakilikten gözünün önü, sahip olamayınca deli divane olup burnunun ucunu göremeyen bahtsızlara döndük.

Şimdi istediklerimiz kim bilir yarının hangi kamburu olacak?

İstediğiniz şey isteme gaye ve hedefinizin bir sonucudur sadece.

İsteme gayenizi istediğiniz şeye kavuştuktan sonra unutur ya da bir kenara koyarsanız, artık gerisini siz düşünün.

Sahip olduğunuz şeylerin sizi sürüklediği yere doğru yuvarlanır gidersiniz.

Televizyon kanallarınızın, dünyayı toz pembe gösteren renkli basınınızın, görkemli üniversite binalarınızın ve uçsuz bucaksız spor, sanat ve sergi salonlarınızın sizi peşine takıp sürüklediği yere doğru uzayıp gidersiniz.

Hem de bütün bahaneleri ve mazeretleri tüketmiş biçimde.

Hiç olmazsa bir tek gerekçemiz olsaydı yapıp edemediğimiz şeyler karşısında.

Ölüm gelip bizi bulmadan evvel tek bir dayanağımız olsaydı ‘ama’, ‘fakat’, ‘lakin’ demeye.

‘Elimizde olmayan sebepler’ diye bir sığınağımız kalmadı, zira bütün sebepler elimizde.

Allah hayrımızı versin!

Alıntı: Hüseyin Akın, “Fertsel Dönüşüm” adlı yazısından – http://islamianaliz.com/haber/akin-muslumanlarin-serencamini-yazdi-herkesin-agzinda-ayni-soru-biz-bu-h%C3%A2le-nasil-geldik-68506#sthash.cBislSMD.mIw7VS9K.dpbs