Evrenin ve yaşamın kökenine dair sorgulamalar – Emre Dorman

Kitap ve İnsan - kitapveinsan.com

 

Evrenin ve yaşamın kökenine dair birçok soru akla gelmektedir ki bu tür sorular sadece bilimin verilerinden hareketle açıklanabilecek türden sorular değillerdir. Dolayısıyla bu soruların yanıtlanmasında dinin ve felsefenin devreye girmesi kaçınılmaz hale gelmektedir.

Örneğin evrenin kaynağı nedir? Evrende bir amaç var mıdır? Yoksa evren ve yaşam kör tesadüfler sonucu mu meydana gelmiştir? Böyle kompleks bir evrende yaşam gibi bir mucize nasıl ortaya çıkmıştır? Yaşamın ortaya çıkmasına engel olabilecek sayısız faktöre rağmen bu şekilde uygun bir ortamı hazırlayan nedir? Evrendeki, insanı hayrete düşüren hassas ayarların sebebi nedir?

Evrende ve yasalarda neden bir güzellik ve uyum bulunmaktadır? Neden estetik yasalara sahip bir Evrende yaşıyoruz? Örneğin ünlü fizikçi Wilczek’e göre, “Güzellik fiziğin gizli silahıdır!”

Diğer bir ünlü fizikçi Weinberg ise şöyle söylemektedir:  “Doğa, olması gerektiğinden çok daha güzeldir.”

Evren neden keşfedilebilir bir yapıdadır? Ya da başka bir ifade ile insan zihninin evreni anlama kapasitesi nereden gelmektedir?

17. yüzyıl bilimsel devriminin en önemli isimlerinden biri olan Galileo, insan zihninin evreni anlama kapasitesini, insan zihnini Allah’ın yarattığının bir delili olarak görmüştür.

Dindar bir Hıristiyan olan Kepler de zihnin, evren hakkındaki doğru bilgilere ulaşabileceğine dair güveni destekler nitelikte olduğunu şu sözleri ile ifade etmiştir:

“Evrendeki her şeyi belli bir niceliğe bağlı olarak kuran Allah, aynı zamanda insan zihnine bu yapıyı anlayacak özellikleri vermiştir.”

Bir diğer meşhur fizikçi Einstein ise “Evrenin gerçek gizemi onun anlaşılabilir olmasıdır… Onun anlaşılabilir olduğu gerçeği, mucizedir şeklindeki açıklaması ile evrenin anlaşılabilir bir yapıda olmasının tam anlamıyla mucize olduğuna dikkat çekmiştir.

Neden yasalar matematiksel olarak ifade edilebilirler? Meşhur fizikçi ve matematikçi Paul Dirac, “Tanrı yüksek mertebede bir matematikçidir ve O, evreni yaratırken ileri derece matematik kullandı!” şeklindeki açıklaması ile evrendeki yasaların matematiksel olarak ifade edilebilmesindeki inceliğe dikkat çekmiştir.

Matematiğin, evreni tanımlamaya en uygun dil olması ve bilimler açısından yeri doldurulamaz bir fonksiyonu bulunması modern algı açısından normal gözükse de esasen son derece garip ve beklenmedik bir durumdur.

Kuantum mekaniğinin kurucularından Nobel ödüllü fizikçi Eugene Wigner, matematiğin doğaya uygunluğunun garipliğini anlattığı bir makalesinde şöyle demektedir:
“… Matematiğin doğa bilimlerindeki muazzam kullanışlılığı gizemle doludur ve bunun rasyonel bir açıklaması yoktur.”

17. yüzyıl bilimsel devriminin en önemli isimleri Descartes, Kepler, Galileo,Leibniz, Newton gibi isimler, matematiği Allah’ın evreni yazdığı dil olarak görmüşlerdir.

17. yüzyılın ünlü felsefecisi Leibniz, “Neden hiçbir şey yerine bir şeyler var?” diye sormuştur. Bu sorunun “Neden kaos yerine doğa yasaları var?” şeklinde sorulması da mümkündür. 20. yüzyılın ünlü felsefecisi Bertrand Russell ise “İşte evren karşımızda ve hepsi bu” şeklinde bir beyanat vermiş yani evrenin tüm açıklamalarını kendi içinde barındırdığını, dolayısıyla evren dışında bir açıklamaya

İhtiyaç olmadığını iddia etmiştir.

20. yüzyılın Nobel ödüllü ünlü Amerikalı fizikçisi Richard Feynman ise her şey içinde bulunduğumuz

Evrenden ibaret anlayışına karşılık “O halde tüm bunların anlamı ne?” diye sormuştur. Yine bir diğer meşhur düşünür Wittgenstein, “Neden hiçbir şey yerine bir şeyler var?”sorusu üzerine, “O duyguyu hissettiğim zaman evrenin varlığı hakkında meraklanırım. Ondan sonra şöyle bir söz söylemeye eğilimli olurum: Bir şeyin var olması çok olağandışıdır!” demiştir.

Evrendeki insanı hayrete düşüren mükemmel dengelere ve düzene rağmen ateistler bu düzene şaşırmamamız gerektiğini iddia etmektedirler. Asıl bu iddia son derece şaşırtıcıdır. Tüm bu düzenin kör tesadüfler sonucu ortaya çıktığını iddia etmek hiçbir şeyi açıklamamaktadır.

Bu yaklaşıma göre evrendeki bu düzenliliklerin açıklamasının ne olduğu ya da neden evrenin düzenliliklerle dolu olduğu gibi soruların cevabı ve bu düzenliliklerin arkasında derin bir açıklama yoktur. Onlara göre her şey doğanın bu şekilde olmasından ibarettir. Ancak doğa yasalarının doğadaki bu inanılmaz düzenliliklerini tesadüfe bağlamak ya da açıklama ihtiyacı hissetmemek entelektüel açıdan son derece rahatsız edici bir durumdur.  

David Armstrong’un tabiri ile doğadaki düzenliliklerin tesadüf olduğuna inanan biri her şeye inanabilir. Doğa yasalarının düzenliliği görüşünü savunan felsefeci Norman Swartz da kozmik tesadüf probleminin farkındadır ve bu problemi şu şekilde ifade etmektedir:

“Evrende muhtemelen 1060’tan fazla elektron vardır ve bunların tamamının tam olarak aynı elektrik yüküne sahip olduğunu varsayabiliriz. Her ne kadar aynı sıradaki beş arabanın kırmızı olmasını tesadüf olarak değerlendirmeye hazır olsam da, 1060 cismin tam olarak aynı elektrik yüküne sahip olmasını benzer şekilde tesadüfle açıklayabilir miyim? (…) Yapabileceğimiz bir şey derince yutkunmak ve şunu söylemektir: ‘Hiç, ama hiçbir şey bu gerçeği açıklamamaktadır.’ Bunu söyleme durumuyla karşı karşıya kalan bir sürü insan karşımızdaki Dünya’nın tesadüfiliğini tamamen fantastik bulur: Eğer bunun tamamını Allah tasarlayıp bu sayısız parçacıkların nitel olarak aynı olmasını sağlamadıysa, o zaman bir şey bunu açıklamalıdır. 1060 cismin hepsinin özelliklerinin aynı olması sadece bir tesadüf olarak kabul edilemez.”

19. yüzyılın meşhur materyalist düşünürleri Marx ve Engels materyalist iddiada bulunurken çok önemli bir noktaya dikkat çekiyorlardı. Tanrı’nın mı yoksa maddenin mi ezeli olduğu görüşü materyalizm ile dinler arasındaki en büyük tartışma konusudur. Dolayısıyla hangi iddia haklı çıkarsa diğeri yıkılmaya mahkûmdur.

20. Yüzyıl bilimi materyalist evren algısını ve felsefesini temelinden yıkmıştır. Bugün bilim, tarih boyunca teist dinlerin en temel iddialarından biri olan evrenin bir başlangıcı ve sonu olduğu gerçeğini net bir şekilde ortaya koymuştur.

Kaynak: Emre Dorman, Allah’ın Parmak İzi, sayfa 33-37  

Kitabın tamamını okumak için: http://www.emredorman.com/wp-content/uploads/2016/06/Allah%C4%B1n-Parmak-I%CC%87zi-Emre-Dorman-1.pdf

Bir cevap yazın