Din bir meslek değil, bir yaşam tarzıdır:
“De ki “Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm, varlıkların Rabbi olan Allah içindir.” (Enam 6/162)
*
İslam dünyasında, din adamları ve liderler arasındaki ittifak ezilen ve sorgulamayan halklar üretti. Liderler halkları kontrol etmek için din adamlarını kullandı:
“Firavun dedi ki: “Bırakın beni, Musa’yı öldüreyim. (Faydası olacaksa) Rabbini yardıma çağırsın! Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden yahut yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağından korkuyorum.”” Mu’min 26
Firavun, Musa’yı öldürmek için başkalarından izin(fetva) almaya muhtaç mıydı? Tabii ki hayır, fakat Firavun, Musa’yı öldürmekten korkuyordu, çünkü Musa’nın Allah’ın Elçisi olduğuna emindi.
Zorbalar, Allah’ın mesajından korkuyorlar, çünkü insanların aralarında –takva dışında- eşitlik vardır; fakat firavun gibi kendini üstün görenler, insanları köleleştirmek isterler.
*
Bazı din adamları, yeryüzünde Allah’ı temsil ettiğine inanırlar. Ama gerçek şu ki, yeryüzünde Allah’ı temsil eden tek şey, Allah’ın Kitabıdır:
“Onlara şöyle dedik: “Oradan hep birlikte inin! Tarafımdan size bir rehber gelirse, rehberime uymuş olanlarda ne bir korku olur ne de üzüntü çekerler.”” (Bakara 2/38)
*
İslam âlemindeki din adamları Kuran’ı öldürmeye çalışıyorlar. Bu karanlık günlerde bu gerçeği anlamazsak, bunu ne zaman anlayacağız?! Kur’an’ın öğretilerinden uzaklaştıkça acılarımız artar:
“Sana bu Kuran’ı, mutsuz olasın diye indirmedik.” (Ta Ha 20/2)
Din adamları otoriteyi kaybetmek istemiyorlar:
“Göreceksin; onlardan çoğu günah, düşmanlık ve haram yeme yarışına gireceklerdir. Yaptıkları işler ne kötüdür.
Din adamları ve bilginleri, bunların günah söz söylemelerini ve haram yemelerini yasaklasalardı olmaz mıydı? Onları ne kötü yetiştiriyorlar!” (Maide 5/62-63)
Din adamları Allah’ı memnun etmek yerine liderleri memnun etmeye çalıştı.
*
Dinden en çok yararlananlar din adamlarıdır. Dini öğrenmek isteyen insanların durum ve ihtiyaçlarından faydalanırlar. Bu din adamları (din tüccarları) kendileri zenginlik içinde, halkın ise cehalet ve günahlar içinde boğulmasına neden olurlar! Acı ile söylüyorum: Bazı din adamları sizi Allah’ın Kitabından uzak tutmaya ve paranızı çalmaya çalışıyorlar:
“Ey inanıp güvenenler! Bilginlerin ve din adamlarının birçoğu insanların mallarını haksız yolla yer ve onları Allah’ın yolundan engellerler. Altını ve gümüşü kasalarda saklayıp da Allah yolunda harcamayanları acıklı bir azap ile müjdele.” (Tevbe 9/34)
*
İslam dininde haram olan şeyler, din adamlarının belirlemesi ile değil, sadece Allah’ın haram kılması sonucu belirlenir. Din adamları şu ayetin varlığından haberdar değiller mi? Veya biliyorlar da hoşlarına gitmediği için görmezden mi geliyorlar:
“Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, Allah’a karşı yalan uydurmak için, “Şu helâldir”, “Şu haramdır” demeyin. Şüphesiz, Allah’a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler.” (Nahl 16/116)
Ortada hiçbir kanıt olmadan Suudi Arabistan’ın müftüsü satrancın yasak olduğunu söyledi, ancak Suudi Arabistan bu günlerde Dünya Satranç Şampiyonasına ev sahipliği yapıyor.
Yine herhangi bir delil olmadan, kadınların araç sürüşünü yasakladılar, ancak yeni kral Kadınların araba sürme yasağını kaldırdı.
Burada anlamamız gereken şey çok basit; Din adamları Allah’ın dinini oyun haline getirmişler, kendi kafalarına göre koydukları kurallarla başka bir din icat etmişler, bu yeni dinin uygulanmasının sonuçları ortada, hepimiz görüyoruz.
Arkadaşlar çok açık söylüyorum: Allah’ın dini adına konuşmak isteyen zat ancak Kuran’dan konuşabilir, aksi takdirde o zat’ın kendisi de sahtedir, anlattığı da.
*
Din adamları neden faizin yıkıcı etkileri hakkında konuşmaktan korkuyorlar? Taharet hakkında ciltler yazmaya hazırlar, ama ekonominin kötü durumu hakkında konuşurken sessizler. Neden? Bu ayeti okumadılar mı?:
“Allah’ın emirlerini tebliğ edenler, Allah’tan korkar, başka kimseden korkmazlar. Hesap gören olarak Allah yeter.” (Ahzab 33/39)
Bir din adamının görevi insanları din adına hipnotize etmek değil.
*
Din adamları için fizik gibi bir bilim, İslami bir ilim olarak kabul edilmez. Onlar için İslami ilim, İslam’da cinsellik konusundaki 700 sayfalık bir kitap veya taharet hükümleri ile ilgili yazılan bir ansiklopedidir.
Ben sizi insanlara yararlı tüm ilimleri öğrenmeye davet ediyorum, onlar ise sadece İslamî ilimler adını verdikleri şeyleri öğrenmeye davet ediyorlar:
“De ki “Yeryüzünde gezin de Allah’ın yaratmayı nasıl başlattığına bir bakın.” İlerisinde Allah, o son yapılanmayı da yapacaktır. Allah her şeye bir ölçü koyar.” (Ankebut 29/20)
*
Arap âleminde ana dil Arapça olmasına rağmen din adamları: “Kur’an anlaşılamadığı için bizim yazdığımız kitapları okuyun” derler.
Türkiye’de de durum aynı ana dil Türkçe(bu din adamları için yararlı bir şey) fakat din tüccarları: “Meal Kur’an değil, mealler orijinalin yerini tutamaz, meallerde çok yanlışlar var” gibi sözlerle insanları kandırıyorlar.
Sonuçta din anlaşılmaz bir şey oluyor. Bu din tüccarları, kaynağı belli olmayan bir din oluşturuyor ve yorumlarını din diye insanlara satıyorlar. İşte bu yüzden Müslümanlar hiçbir zaman rahata ve huzura eremeyecekler. Oysaki Rabbimiz sadece bir sürede 4 defa şu ayeti tekrarlıyor:
“Andolsun biz Kur’an’ı, anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alan yok mu?” (Kamer 54/12, 22, 32,40)
Bu aralar maşallah din adamlarının işleri çok yoğun: Biri, kar manzaralı malikânesinde “Asansöre binmek caiz mi değil mi?” sorusunu tartışıyor.
Diğeri de, Kuran’ın anlaşılmaz bir kitap olduğu bilgisini ortaya atarak, sadece kendisinin anladığı kadarıyla 20 cilt tefsir yazma işlerine koyuldu, bu ne yoğunluk böyle!
Böyle din adamları olduğu sürece İslamî toplumların hangi sıkıntıları çözülebilir?
*
Çoğu Müslüman görünümlü din adamı, bütün günahkârları cezalandırmak isteyen bir polis memuru gibi davranıyor. Allah’ın Kitabı’nda değinilmeyen birçok ceza uyduruyor.
Orijinal görevlerinden ayrıldılar, yani ayetleri tebliğ etme görevinden vazgeçtiler, polislik görevine soyundular:
“… O halde tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer.” Ra’d 40
Din adamları bugün asli görevi olan tebliğ etmeyi unutup, hesap sorma yolunda Allah’ın işine müdahil oluyorlar.
*
Bugün İslam âleminde gençlerin birçoğu istedikleri dönemde evlenemiyorlar. Çok geç veya bazen hiç evlenmiyorlar. Bundan kimse bahsetmiyor, çünkü din adamları o arada çocuklarla evlenmek caiz mi değil mi onu tartışıyor!
*
Çocukluğumuzdan beri bize “din adamları” diye bir kavram öğretildi/dayatıldı ve bu kavramın içeriği şöyle dolduruldu; onların söylediklerini sadece dinle ve taklit et.
Düşünmeye, fikirlerimizi söylemeye hakkımız yoktu çünkü bunu yapmak din adamlarının dinine göre suçtu. Bu suçu işlemek büyük bir ceza gerektirirdi.
Bize, bir ilah hakkında sıfatlar sunup bu ilaha sorgusuz sualsiz itaat etmemizi farz kıldılar. Bize, bir de son Nebi hakkında sıfatlar sunup, o nebiden geldiği iddia edilen her sözü kendilerinin anladığı gibi anlamamızı ve sorgulamadan, irdelemeden, tartışmadan kendi kabullerini bizim de kabul etmemizi farz kıldılar.
Ne zaman düşüncelerimizi söyleyecek olsak, onların ürkütücü bir cevabı hep olmuştur; “sen kimsin, senin düşünmeye hakkın yok, sen sadece dinleyebilirsin” gibi.
Onlar, Hz. Ibrahim’in “Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” (Bakara/260) talebine rağmen ve yine onlar Hz. Musa’nın “Rabbim! Bana (kendini) göster, sana bakayım” (Araf/143) talebine rağmen, bu ayetleri hiç okumamış dinlememiş gibi, bizi hapsetmek ve infaz etmek istiyorlar.
Eğer biz Allah’a teslim olmak istiyorsak bu imanı bizzat kendimiz aramalıyız. Ve bu arayışta, sorgulama ve düşünme herhangi bir şekilde yasaklanmamıştır. Allah, doğrudan kendine yönelen, araştıran ve akledenleri sever:
“Bizim uğrumuzda tüm benliğiyle ve her şeyiyle çalışanları mutlaka yolumuza ileteceğiz.” (Ankebut/69)
Başkalarının kabul ettiği ilahı sadece onları taklit ederek, düşünmeden kabul etmek, kalpleri tatmin etmez ve bunun gerçek bir iman olduğuna kanaat getirilemez. Fakat maalesef biz böyle öğretilerek büyütülmedik.
Hisham Alabed