Günümüzde neoliberal-kapitalist emperyalizm, toplumlarımızda artık ciddi bir sorun olarak görülmüyor. Bu emperyalizmlere yönelik hiç bir toplumsal-kültürel direniş gösterilmemiştir.
Modern-seküler dünyanın “başka alternatif yok” şeklindeki kibirli ve küstah iddiasına hiç bir cevap üretememiz, neoliberal-kapitalist emperyalizme mecbur ve mahkûm olduğumuzu gösteriyor.
Neoliberal-kapitalist emperyalizmi içselleştirdiğimiz için, yalınlık-gösterişsizlik ve sadelik, Müslümanların gündeminden çıkmıştır.
Bir moda ve gösteri biçimine dönüştürülen başörtüsü mücadelesi kazanılmış, ancak tesettür ve hicab mücadelesi bütünüyle kaybedilmiştir.
Pek çok Müslüman yazar-entelektüel için liberal demokrat olmak bir mazhariyet meselesi haline gelmiştir.
İslam sekülerizm ilişkisi, İslam kapitalizm ilişkisi, Müslümanlar için tartışma konusu olmaktan çıkarılmıştır.
Günümüz dünyasında, piyasa güçlerinin dokunulmazlıkları var. Modern dünya uygarlığı diye bir şey varsa eğer, bu uygarlığı piyasa fundamentalizmi yönlendiriyor. Materyalist uygarlık, ahlakdışı bir dünya oluşturdu.
Böyle bir dünyada sömürgeci-ideolojik sistem için, emperyalist-küresel aşırı ihtiraslar normal-meşru karşılanıyor. Emperyal-küresel ihtiraslar, her dönemde, yeni tahakküm yöntemleri, uygulamaları ve yeni tehditler oluşturabiliyor.
CAYDIRICILIĞIMIZ YOK
Bugün, İslam dünyası toplumlarında yaşanan gerçeklik, entelektüel/kültürel/ideolojik tiranlığın kontrolü altında yaşanan bir gerçekliktir.
İslami gerçeklikten söz edebiliyor olsaydık, İsrail’in işgal altında tuttuğu topraklarda Müslümanlara yönelik olarak gerçekleştirdiği sınırsız kötülüklere karşı caydıcı bir etkiye sahip olmamız mümkün olabilecekti. Bugün ne yazık ki, böyle bir caydırıcılıktan söz edemiyoruz.
Müslümanlar olarak, kendi zaaflarımızdan kaynaklanan derin sorunlarla yüzleşmeye cesaret edebilmeliyiz.
Bugün, İslam etrafında, Kur’an-ı Kerim etrafında yazdığımız, konuştuğumuz, anlattığımız sözler, hiç bir şekilde gerçekliğe dönüşmüyor.
Gerçekliğe dönüşmeyen şeyler üretiyor, biriktiriyor ve harcıyoruz. Yazdığımız, konuştuğumuz, anlattığımız sözlerin niçin gerçekliğe dönüştürülemediğini itiraf etmiyoruz.
Atasoy Müftüoğlu, 06.08.2018