Bağımsız, alternatif imkânlar,
tasavvur ve tahayyüller üzerinde konuşmamak,
tartışmamak,
bu konular etrafında hep sessiz kalmak gibi
anlaşılması çok güç, derin bir sorunumuz olduğunu hatırlamak ve bu konu etrafında düşünmeye başlamak zorundayız.
Taklide mahkûm edilen halklar/toplumlar, iradeleri yok edildiği için ne yapacaklarına kendileri karar veremezler. Başka bir zihin dünyası, kolonyalist zihin dünyası tarafından denetlenen toplumlar/kültürler nasıl düşüneceklerine dair nihai tercihte bulunamazlar. Bu tür toplumlar, günümüzde yaşandığı üzere özgür olmadıklarını da fark edemezler.
Kültürsüzlüğün, bayağılığın, yozlaşmanın kol gezdiği bir dönemden geçtiğimiz için, Batı’nın ideolojik hâkimiyeti ve kontrolü ile ilgili olarak hiçbir şey yapmıyor, bilinçli bir farkındalık oluşturamadığımız için, geçmişte yaşadığımız başarılara sığınıyoruz.
Kapitalist, seküler, liberal hayat tarzıyla uzlaştığımız, bütünleştiğimiz için bugün kolay hayatlar yaşıyoruz. Kolay hayatlara intibak eden, bu hayatların büyüsüne kapılan Müslümanlar, bu hayat tarzının bir sonucu olarak, kolay ve ucuz dindarlık yolunu seçiyor, sorumlu ve nitelikli hayatlar, sorumlu ve nitelikli dindarlıklar için mücadeleyi anlamsız buluyor.
Maddi ve fiziksel güvenliğe sahip olan halklar, zihinsel-ahlaki-düşünsel güvenlik sahibi olup olmamayı hiç mi hiç umursamıyor. Anlam ve değer bilincini, yüksek sorumluluk duygularını kaybederek değersiz varoluşları ve faydacı ölçütleri seçen toplumların, ne yaparsa yapsınlar hiç bir mücadeleyi kazanamayacakları hatırlanmıyor.
Zaman dışı bir dille, yaklaşımla, yöntemle, tarihsel gerçekliğe kayıtsız bir kültürle yeniden bir dünya vizyonu oluşturulamaz. Yeni bir dünya vizyonu; çıkarlarla ilgilenmeyen, sadece fikirlerle ilgilenen kadrolarla oluşturulabilir.
Hamasetin ve popülizmin kültürel hayatı ele geçirdiği, toplumsal istikrarın hamaset ve popülizm ile sağlanabildiği bir toplumda, geleceğe yönelik olarak ortak ve somut bir gündem oluşturulamaz.
Hamasetle, popülizmle ve manipülasyonlarla geçirilen zamanlar boşa harcanan zamanlardır. Hamaset ve popülizmle bütünleşen toplumlar dünyada ve tarihte olan bitenin farkına varamazlar.
Fikirlerle ilgilenen kadroların kimi gerçekleri görmek, kimi gerçekleri görmemek gibi seçici bir körlüğe hiç bir şekilde iltifat etmemesi, iltifat duymaması gerekir.
Seçici körlükler, günümüzde Müslümanları ne yazık ki felç edici yanılsamalara sürüklüyor, İslami bütünlüğün inşasını engelliyor. Toplumlarımızda, kendi çıkarlarımıza ve bencilliklerimize uygun olanı görmek, farklıya özgü gerçeklikleri görmemek acilen yüzleşilmesi gereken patolojik bir tutum haline gelmiştir.
Atasoy Müftüoğlu, 06.09.2017 – http://islamianaliz.com/yazi/secici-korluk-3540#sthash.018ntNVM.r63zYquH.dpbs