Nevrotik bir durumla karşı karşıya bulunduğumuz için, İslamın kendisini, varoluşsal-ontolojik bütünlüğünü/gerçekliğini, ana gövdesini değil, kendisini İslam’a nisbet eden etnik ve mezhepçi parçalarını savunuyoruz.
Her parça İslamı kendi bencilliği ve çıkarı ile sınırlandırıyor. Etnik kaygıların, mezhepçi kaygıların ötesine geçemediğimiz için, küresel düzenin gerçek failleri bizleri insanlıktan çıkarabiliyor, öznelikten çıkarabiliyor.
Müslümanlar, ümmete/birbirlerine yabancılaştıkları için bir dayanışma iradesi ortaya koyamıyor ve aşağılanmayı hak eder duruma geliyor. Nasıl tanınacağımıza, nasıl tanınmamız gerektiğine yeni sömürgecilik karar veriyor.
Kendi dünyamızı, hayatımızı, düzenimizi inşa etme özgürlüğüne sahip olsaydık, nasıl tanınacağımıza, nasıl tanımlanacağımıza sömürgeciler karar veremeyeceklerdi.
İslami bağlamda, kavramsal, kurumsal bir dil-yapı-model-çerçeve üretemiyorsak, bağımsızlık ve özgürlük iddiasında bulunamayız. Özgürlük ve bağımsızlık, niteliksel farkındalıklarla başlar.
Geleneğe, muhafazakârlığa körü körüne bağlılık, niteliksel farkındalığa sahip olmamıza izin vermiyor. Bu nedenledir ki, hepimiz doğuştan yabancılaştırıcı bir zihinsel ortamda hayata başlıyoruz. Genç kuşaklar, doğuştan yabancılaşarak hayata katılıyor.
Zihinsel tembellik, zihinsel meskenet, bağnazlık, sıradanlık, kuşaktan kuşağa geçen zihinsel bağımlılıklar oluşturuyor. Bu bağımlılık sebebiyle, toplumsal, siyasal, kültürel varoluşun parçalanmasına engel olamıyoruz. Bu bağımlılık sebebiyle, kendi varoluşsal değerlerimizi, inançlarımızı, dünya görüşümüzü somut bir gerçekliğe dönüştüremiyoruz.
Atasoy Müftüoğlu, Temmuz 2017
Yazının tamamı için: http://www.yenisafak.com/hayat/ozgurluk-niteliksel-farkindaliklarla-baslar-2752040