Hacca gidenlerin çoğu ömrü boyunca hiçbir kayda bağlı kalmadan, sorumsuzca içinden geldiği gibi bütün haltları yiyen kimseler! Şimdi ise bir ayağı çukurda ölümün pençesine yakalanmışken, ömrünün son demlerinde (…) haraç vermek için oraya gelmişler.
Kendileri haramları terk edince değil; haramlar onları terk edince gidiyorlar hacca ki geride kötü amelleri kalmasın, her şey tertemiz olsun!
Döndükten sonra ölsünler ki öteki alemde “Evet, bunlar haccı hakkıyla eda ettiler” desinler diye! Böylece boynumun borcu olan bir farzı daha eda ederek boynumdan atmış oldum (!) desin diye…
Hacca giden herkesin böyle olduğunu söylemek istemiyorum. Şüphesiz bazılarında bireysel ahlaki izler bırakıyor. Fakat Hüseyin yapayalnızken, Siyonizm Mekke’ye dayanmışken, yoksulluk ve sömürü hür İslam’ı kuşatıp esir almışken bu bireysel neticeler ne fayda?
*******************************************
Döndüklerinde haccın üzerlerinde nasıl bir etki bıraktığını, onların çizgisinde, işlerinde ve kişiliklerinde ne gibi değişiklikler meydana geldiğini görmek istedin.
Baktın ki değişen bir şey yok. Üstelik “hacı” ünvanını kazanmış olmanın verdiği imtiyazla pervasızca eski dalkavukluğuna, yalakalığına, ihanetine ve çirkin işlerine sorumsuzca devam ettiğini görürsün.
Onun hacdan elde ettiği ve senin de görebildiğin tek şey senin ve akrabaların için içi hediye dolu bavuldur.
Allah’ın dostu, putkıran İbrahim’in sünneti olan bu hacdan en kazançlı çıkan ve en mutlu ayrılan Japon sermayedarları ve tüccarlar oldu.
Alıntı: Ali Şeriati, Anne Baba Biz Suçluyuz, Fecr 2013, Sayfa 92 – 93
İlgili sayfalar:
Geri bildirim: Mekke’nin Manhattan’a dönüşmesi – İlhami Güler – Oku, düşün, uygula