Dört kurbağa nehrin kıyısında yüzen bir kütüğün üstüne oturmuşlardı. Kütük birden akıntıya kapıldı ve yavaşça nehrin aşağısına doğru sürüklenmeye başladı. Kurbağalar memnundular ve meraklanmışlardı, çünkü daha önce hiç gemi yolculuğu yapmamışlardı.
Bir süre sonra birinci kurbağa konuştu ve dedi ki,
“Bu gerçekten harika bir kütük. Sanki canlıymış gibi hareket ediyor. Daha önce hiç böyle bir kütük görülmemiştir.”
Sonra ikinci kurbağa konuştu ve dedi ki,
“Yo, dostum, kütük, diğer kütükler gibi; ve hareket etmiyor. Hareket eden nehir, nehir denize doğru koşuyor ve bizi de kütükle birlikte sürüklüyor.”
Üçüncü kurbağa konuşup dedi ki,
“Ne kütük ne de nehir hareket ediyor. Hareket eden bizim düşüncelerimiz. Çünkü düşünce olmadan hiç bir şey hareket etmez.”
Ve üç kurbağa aslında neyin hareket ettiği konusunda çekişmeye başladılar. Kavga giderek hararetlendi ve gürültü arttı, ama bir türlü anlaşmaya varamadılar.
Bunun üzerine o zamana kadar sessiz kalıp dikkatle onları dinleyen dördüncü kurbağaya döndüler ve onun fikrini sordular.
Dördüncü kurbağa dedi ki,
“Her biriniz haklısınız ve hiç biriniz hatalı değilsiniz. Kütük, su ve düşüncelerimiz, hepsi hareket ediyor.”
Ve üç kurbağa çok sinirlendiler,
çünkü hiç biri kendisiyle birlikte diğer ikisinin de tamamen haklı olduğunu kabul etmeye yanaşmıyordu.
Sonra garip bir şey oldu. Üç kurbağa birleşip dördüncü kurbağayı kütüğün üstünden nehre ittiler.
Alıntı: Halil Cibran, “Haberci”, Anahtar Kitaplar, 1998