Birileri kendi kendisini “ehli sünnet hoca” ilan ediyor.
Çok sayıda birileri kendi kendisini “ehlisünnet hoca” ilan edenleri tek “ehlisünnet hoca” sayıyor. Derken “ehlisünnet hoca”lar kendilerini “ehlisünnet” sananlarla beraber birilerinin “ehlisünnet” olmadığına karar veriyor.
Kendi kendilerini “ehlisünnet hoca” sayanları “ehlisünnet hoca” sananlar “ehlisünnet” olduğunu ilan etmeyenlere şöyle yazıyor:
“Selamun aleyküm. Ehlisünnet hocalar [falancaya] bir sürü reddiye yazdı. Siz onun sayfasını takip ediyorsunuz. Ben de sizi takibi bırakıyorum.”
Kendi kendilerini “tek ehlisünnet hocası” ilan edenleri tek ehlisünnet sananların beni ehlisünnet saymamalarını sevinçle karşılıyorum.
Sayelerinde ben de ona buna “ehlisünnet değil o; sözünü dinleme, kitaplarını okuma, resmine bakma!” demek zorunda kalmıyorum.
“Ehlisünnet” keskin bir kılıç markası mıdır ki rastgele sallayıp kelle koparmaya yarıyor? Hızlı davranıp “ehlisünnet” markasını tekeline alır almaz, kendisini “ehlisünnet” ilan etmeyi düşünemeyen sefilleri(!) kılıçtan geçirme yetkisini âlemlere rahmet peygamberimizden mi aldılar?
Mübarek bayram günü, af buyurun, şunun için soruyorum. “Sünnet” deyince “toplu sünnet törenleri”ndeki kesmeler kalmış olabilir mi aklımızda?
Senai Demirci, 14.05.2021