Kuran’ı Mübin’de birçok ayette “akıl erdiren, düşünen, bilen insanlar için ibretler vardır” denmekte ve tefekkür anlamını ifade eden pek çok kavram kullanılmaktadır.
“Tefekkür” kelimesi, Arapçada “fkr” mastarından türemiştir. “Herhangi bir mesele hakkında düşünme, zihni faaliyette bulunma, derin düşünme ve şuuruna varma” anlamına gelmektedir.
Tefekkürün zıddı “fikirsizlik ve düşüncesizlik” demektir.
Ragıb el İsfehani’ye göre, “Bilinenden ilme varma kuvvetine fikir, bu kuvvetin faaliyetine de tefekkür denir” (El- müfredat Mısır 1961- 1384)
Felsefi literatürde, tartmak, karşılaştırmak anlamlarını taşıyan Latince’deki “pensare” kökünden türetilmiştir. Düşünceleri ölçerek, kıyaslayarak incelemek anlama gelir.
Filozofların geneline göre “tefekkür, karşılaştırmalar yapma, ayırma, birleştirme, bağlantıları ve biçimleri kavrama yetisi” olarak görülür.
Aristoteles’e göre “düşünme insanı hayvandan ayıran belirgin bir özneliktir, aklın bağımsız, hür ve kendine özgü eylemidir”
İslam tarihinde tefekkür, zihni bir süreç olarak insanın nasıl bildiğini temellendirmeye” yönelik olmuştur. Yani bilgiye ve bilime yönelik bir zihni faaliyet olarak algılanmıştır. (Farabi ihsa’ul ulum nşr: Osman M.Emin. Kahire 1931-S 12-20)
İslam dininde tefekkür en değerli ibadet ve Allah’a yaklaştırıcı bir vasıta olarak kabul edilmiştir. Kuran’ı Mübin’de tefekkür ayetleri incelendiğinde “evrenin yaratılışı, kâinatta oluşturulan sistem ve bu sistemin işleyiş mükemmelliğine vurgu ile Allah’ın kudretine dikkat çekilerek, eserden müessire giriş formu” üzerinde durulmaktadır.
“İnsanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde âyetlerimizi göstereceğiz ki onun (Kur’an’ın) gerçek olduğu onları iyice belli olsun, Rabb’inin her şeye şahit olması yetmez mi” (Fussilet- 53)
Yüce Allah Kur’an’ı Mübin’de çeşitli hususları dile getirdikten sonra “…Şüphesiz bunda tefekkür eden insanlar için ibretler vardır” (Nahl-11) demektedir.
Tefekkürle aynı kökten meydana gelen kelimeler, Kur’an’da 18 yerde geçmektedir. Kur’an’da birçok ayette “akıl erdiren, düşünen, bilen insanlar için ibretler vardır” denmekte ve tefekkür anlamını ifade eden pek çok ifade kullanmaktadır.
Tefekkür insana bahşedilen en büyük nimetlerden biridir. Bilimsel gelişmeler tefekkür sayesinde meydana gelmektedir.
Allah’ın azametini tefekkür eden insan; O’nun büyüklüğü ve kudreti karşısında gafletten kurtulur, imanı kuvvetlenir, acz, fakr ve kusurlarını daha iyi anlar. Kur’an’da yüce Allah, kudretinin ayetlerini göstererek insanların bunları düşünerek ibret almalarını önemle emrediyor.
“Göklerin ve yerin hükümranlığına, Allah’ın yarattığı her şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı? O halde Kur’an’dan sonra hangi söze inanacaklar” (Âraf-185)
Yer ile göklerin düzenliliğini, onlarda var edilen ince ayar ve hassas dengeyi, yaratılış gayesini, yaratılmışlara verilen nimet ve güzellikleri, dünyanın geçiciliğini, hayvanlardaki nimetleri, gece ve gündüzün dönüşümünü düşünen insan, Allah’ın sonsuz ihsanlarıyla kullarını nasıl donattığı karşısında onun azamet ve merhametini idrak eder.
Gerçek iman, tefekkür ve aklı kullanma ile elde edilir. Onun için Kur’an’ın yüzlerce ayetinde tezekkür ve tefekkür etme üzerinde önemle durulur. İslam dininin bu kadar önem verdiği tefekkür, insanı hatadan ve en önemlisi taklitçilik cehaletinden kurtaracaktır.
İnsan önce kâinat kitabına bakmalı onu tefekkürle okumalıdır. Kâinat kitabının okunmasıyla Allah’a karşı kendisinde mutlaka boyun bükücü bir minnet ve büyük bir sevgi meydana gelecektir.
Her şeyi bizim için yaratan ve bizim emrimize veren yüce Allah’a karşı insan nasıl bir hal alır, nasıl bir minnet ve sevgi seline kapılır, bunun tarifi olamaz.
“O (Allah) Göklerde ve yerde ne varsa hepsini kendi katından bir lütfu olmak üzere size boyun eğdirmiştir. Elbette bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır” (Casiye- 13)
“O öyle lütufkar bir) Allah’tır ki gökleri ve yeri yarattı, gökten su indirip onunla rızık olarak size türlü meyveler çıkardı. İzniyle denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi, nehirleri de sizin yaralarlanmanız için akıttı. Düzenli seyreden güneşi ve ayı size faydalı kıldı, geceyi ve gündüzü de istifadenize verdi. O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah’ın nimetini sayacak olsanız bitiremezsiniz. (İbrahim- 32, 33, 34)
İşte bu kadar nimetin tefekkürü sonucu insanda meydana gelen şey O Rahmân ve Rahim olan Allah’a karşı oluşan muhabbetten başka bir şey değildir. Akıl ve idrak sahibi bir varlık olan insana seslenen Kur’an tefekküre o derece önem vermiştir ki, düşünmeyen, aklını ve kalbini doğru kullanmayan gafilleri varlıklar içinde en aşağı derecede olanlarla aynı kabul etmiştir.
“Andolsun, biz cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar, gözleri vardır hakikati görmezler, kulakları vardır gerçeği duymazlar, işte onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar daha şaşkındırlar. İşte esas gafiller bunlardır” ( Araf-179)
“Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini yahut akıllarını kullanacağını mı sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir. Hatta onlar yolcu daha da sapıktırlar” ( Furkan- 44)
“Şüphesiz Allah katında yaratıkların en kötüsü, düşünmeyen, (aklını kullanmayan) sağırlar ve dilsizlerdir” ( Enfal-22)
Kur’an’ın Mübin’de tefekkür kavramı, tedebbür (arka plan- tüm boyutlarıyla düşünme) tezekkür (hatırlama- anma- yad etme) akletme (aklı faaliyete geçirme) nazar etme (ibretle bakma- ibret alma) tefekkuh (bilme- bilgiye ulaşma) şuur ( idrak etme) gibi kavramlarla eş anlamlı olarak kullanılmıştır.
Bir hususta görüş ileri sürmek, aklı kullanmak gibi bir manaya gelen tefekkür ve yakın anlamları olan diğer kavramlarla ilgili ayetler Kur’an’ı Mübin’de bir hayli yer almaktadır.
Bir fikir vermesi açısından zikredecek olursak tefekkür 18, yaratılanlara ibretle bakma ve benzerleri 128, tedebbür 4, ulül elbab (akıl sahipleri) 16, akıl, ilim ve benzerleri ise yüzlerce yerde geçmektedir.
Ali Aydın