Bir babasın. Düşün şimdi… Sevmişsin, evlenmişsin.
Sonra tıpkı annesi gibi güzel bir kızın olmuş. Onu da çok sevmişsin. Hem de deliler gibi.
Gece gündüz dememişsin başında nöbet tutmuşsun.
Ateşi yükseldiğinde, senin de ateşin yükselmiş. Gözyaşlarını silmişsin. Kendi hayallerinden vazgeçmişsin, onun hayallerini süslemişsin.
Sevmişsin onu. Yalandan değil. O kadar çok sevmişsin ki, canı yansa senin de canın yanmış.
Sonra daha 10 yaşına girmeden “başıma en kötü ne gelebilir” diye düşünürken bile aklına gelmeyen, en felaket senaryoları bile kurarken düşünemediğin, korku filmlerinde bile konu olmayan şeyleri yaşamış o küçücük gözleriyle.
Gözleri seni aramış. Korku dolu gözlerle babam nerede diye bakmış etrafa. Hani “Ben yanındayım kızım, korkma” diye yanında yatardın ya.
İşte o sözü hatırlamış, bakmış ama görememiş seni.
Anne kurtar beni diye çığlık atmış sonra. Ve sen o an onun yanında olamamışsın.
Çırpınmış, ağlamış, tırnaklarıyla yeri kazımış ama sen bir türlü gelmemişsin.
Sonra mı…. Sonrayı da yazmayayım artık.
Bir kız babası olarak tüm bunları yaşadığını düşün. Sonra küçücük çocuğunun öldürüldüğünü öğren… Hem de senin gelip onu kurtarmanı beklerken…
Şimdi içimizde ne hissediyorsak rahatlayalım. Çünkü bunu yaşamıyorsunuz. Bu sadece bir yazı.
Ama Türkiye’de birçok baba ve anne bunu yaşıyor. Biz mi, biz sadece haberleri izliyoruz. Empati yaptığımızı sanarak…
Şimdi rahatlayın. Çayı demleyin, birazdan Survivor başlıyor… Hadi Türkiye ekran başına…
İçimdeki insanlığımı kusmak istiyorum artık…
Alaaddin DEBGİCİ / Uzman Psikolojik Danışman