Bir işyerinde sabah akşam canla başla çalışsak yine de patron yılsonundaki kârlılığa ya da hedeflere ne oranda ulaşıldığına bakacaktır.
Bir sınava hazırlanmak için gece gündüz çalışsak ama yine de birkaç saatlik sınav süresinde herhangi bir sebeple sınavımız hak etmediğimiz şekilde kötü geçse, emeklerimizin karşılığını alamayacak ve tüm çabamız boşa çıkacaktır.
Sonsuz rahmet sahibi olan Allah ise sonuca değil, bizim kendi yolunda kurallarına uygun bir şekilde sarf ettiğimiz samimi çabamıza bakacaktır.
Hesap günü hepimiz, dünyada boşa geçirdiğimiz vakitlerimiz için derin bir pişmanlık duyacağız. Her bir günümüz, gecemiz, saat, dakika ve saniyemiz için.
Örneğin tüm yaşamımız boyunca insanlara Allah’ın ayetlerini anlatsak, onları gerçeğe ve kendilerini karanlıktan aydınlığa çıkartacak nura çağırsak ama tek bir kişi bile bizi dikkate almasa yine de Allah’ın izni ile emeklerimizin karşılığını en güzel şekilde alırız. Bu yüzdendir ki Allah, merhamet edenlerin en merhametlisi ve hüküm verenlerin en hayırlısıdır.
Allah’ın terazisi, bizim terazimiz gibi değildir. Şaşmaz bir hassaslık ile tartılır herkesin yapıp ettiği. Kimseye haksızlık yapılmaz, kimse kayırılmaz, kimseye dünyadaki makamına, konum ve durumuna göre muamele edilmez. İşte o gün gerçek anlamda hesabın görüleceği ve doğru ile yanlışın birbirinden ayırt edileceği gündür:
“Ve Kıyamet Günü (öyle) doğru, (öyle hassas) teraziler kurarız ki, kimse en küçük bir haksızlığa uğratılmaz; bir hardal tanesi kadar bile olsa, (iyi ya da kötü) her şeyi tartıya sokarız; hesap görücü olarak kimse bizden ileri geçemez!” (Enbiya Suresi 47)
Ey nefsim! Allah’ın rızasının ve buyruklarının önüne geçirdiklerine bir baksana! Hesap günü hangisinin faydası olabilir sana?
Alıntı: Kendini Kınayan Nefis, Emre Dorman, sayfa 97-98