Kuran’ı Kerim ile aramız açıldı. Kuran’ı Kerim’in bize verdiği öğütlere kulak tıkadık ve kendi yanlışlarımıza kendimiz fetva verir olduk.
********
Çünkü dini bilgi üretiminde metot kalmadı.
Serbest pazar mantığıyla fetva arayan, müşteri memnuniyetine göre fetva verenler kapladı ortalığı. İslam âlimlerinin içinde yaşadığı hayatla ve gerçekliklerle bağı koptu.
Üçüncü, beşinci asırda yazılan kitaplardaki bilgileri tekrar ederek insanlara dini anlattığımızı düşünemeyiz.
50 küsur İslam ülkesi var, paramparçayız. İslam barış dinidir diyoruz ama kimseyi inandıramıyoruz, çünkü birçok yerde Müslümanlar birbirinin boğazını sıkıyor.
Birbirinin Müslümanlığını beğenmez oldular, birbirini itham ve tekfir ederek sürekli camdan aşağı atmakla meşguller.
********
Önce şiddete karar veriyor sonra Kuran’dan veya gelenekten ona uygun pasajlar seçiyorlar.
Aynı kafadakiler dördüncü Halife Hz. Ali’yi de onun dindarlığını beğenmedikleri için öldürdüler. Burada din âlimlerine büyük iş düşüyor.
********
Her şeyin altüst olduğu, fırsat eşitliğinin olmadığı, işgaller altında umutların tükendiği, siyasal katılımın olmadığı toplumda sadece din anlatarak insanları mutlu edemeyiz.
İslam dünyası acilen bilgi, çalışma, üretme, temizlik, sosyal barış, sosyal adalet, insan hakları, kadın hakları, çevre, özgürlükler, ötekinin hakkı gibi temel konularda zihnini durultmak ve bu konularda mesafe almak zorunda.
İslamiyet’te ibadet sadece kıldığımız namaz değildir. İnsanlığa, dünyanın imarına, sulha, barışa hizmet eden her davranış ibadettir.
********
İslamiyet bize bazı ibadetleri yerine getirdiğin zaman anahtar teslim bir mutluluk da vaat etmiyor. Diyor ki, başarmak ve iyiliğe ulaşmak istiyorsan elini taşın altına koyacaksın.
Çalışma, üretme, hak, hukuk, adalet, bir toplumun kalkınması, özgürlüğün korunması için bir şeyler yaparsanız gelişirsiniz.
İslam dini dünyada yaşansın diye gönderildi, ahirette değil.
Yani dünyayı terk et, hiçbir şey yapma, ahirette kazanırsın mesajını vermiyor. Müslümanlar dünya-ahiret dengesini yitirdiler.
********
İslam düşüncesi maalesef bu yüzyılda kapitalizmin ve serbest piyasa ekonomisinin payandası haline geldi.
İslam’ın ana kaynaklarının verdiği mesaj sosyal adalet ve hakkaniyet eksenindedir.
Ama ne hikmetse İslami düşüncede bu sosyal adalet fikri, fakirin ve mağdurun yanında olma fikri zayıflayıp, giderek güçlünün, zenginin yanında olan bir dini söylem gelişti.
Olup bitene eleştirel baktığımızda bunu açıkça görüyoruz.
İslam bilgininin siyasi-ekonomik gücün gözü kara yanında olmasının ciddi riskleri var. Sağlam duramayıp olanları onaylayıcı hale gelebilirsiniz.
İslam âlimleri görevini kaybetmek pahasına karşılarındaki güce de doğruyu söylemek zorundadır.
Sosyal adaletsizliğin ve gelir dağılımında uçurumların en yüksek olduğu ülkeler bizim ülkelerimiz. Hâlbuki gönlüm ne isterdi? Acıyı da nimeti de paylaşalım. Böyle yapamadık.
********
….Bizim çağdaş ulema, sermaye ve ekonomik ilişkiler konusunda çağın gerektirdiği bütün taleplere uygun fetvalar üretmeye başladı.
İslam uleması tıkandığımız ekonomik alanlarda sorunları aşmada son derece mahirler.
Ama insan hakları, kadın hakları, ötekinin hakkı ve özgürlüğü, cinsiyet ayırımcılığı, sosyal adalet gibi daha geniş tabanlı konuları gündeme taşımaya pek istekli değiller.
Sadaka ve iane kültürüyle ya da retorikle bunları sağlayamayız.
Diyanet İşleri eski Başkanı Ali Bardakoğlu, Mayıs 2017 (Ramazan 1438)
Geri bildirim: Adalet, liyakat ile tesis edilir. Hakkaniyet, liyakat esasıyla oluşur – Oku, düşün, uygula