Cahiliye döneminde Araplar için oğlan çocuk çok önemli idi. Hakları ve çıkarları hukukun değil gücün koruduğu bir zamanda elbette erkek evlat güç demekti.
Erkek evladı çok olan kendisini güçlü hissediyor aynı zamanda toplumda saygı görüyordu. Savaşma kabiliyeti olmayan ve Arap örfünde de buna imkân bulunmayan kız çocukları anne babalar tarafından hasretle beklenen dünyaya gelişleri ile mutlu olunan varlıklar değildi. Bunu, gizli veya açıkça hissettiriyorlardı.
Çocuklar dünyaya geldiklerinde kendilerine en yakın varlık anne-babalarıdır. Onların ilgisi, sevgisi, yakınlığı kişiliklerinin ilk simgeleridir. Cahiliye dönemi Arap yarımadasında dünyaya gelen kız çocuğunun baba olarak karşılaşacağı kişiyi Allah şu ayetle tasvir ediyor:
“Aralarından birine bir kızı olduğu müjdelendiği zaman içi gamla dolarak yüzü simsiyah kesilir. Kendisine verilen kötü müjde yüzünden, halktan gizlenmeye çalışır; onu utana utana tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün? … .”(Nahl, 58-59)
Onlardan bir kısmı hakikaten kız çocuğunu büyütürken, hayatının bir yerinde onun başına gelebilecek istenmeyen şeylerin utancını yaşama sıkıntısını duyuyordu. Bazıları çözüm yolu olarak kendi çocuğunu toprağa gömerek hayatından çıkarma yoluna gidebiliyordu. Yaptığı bu büyük hatanın ağır bir bedelinin olduğunu ve onu kıyamet günü ödeyeceğini Allah;
“Diri diri toprağa gömülerek öldürülen kız çocuğun hangi suçtan ötürü öldürüldüğü kendisine sorulduğu zaman;”(Bknz. Tekvir, 8-9)
ayetleriyle hatırlatarak onları bu yaptıklarından vazgeçirmeye çalıştı.
Prof. Dr. Salih Karacabey