Sorun dinde değil, sınırlarını bilmeyen din adamlarındadır. Dinde kabul görülmesi gereken tek otorite, Allah’ın otoritesi olmalıdır:
“Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı duru din yalnız ve yalnız Allah’ındır! O’ndan başkasını veliler edinerek, “biz onlara, bizi Allah’a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz.” diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.” (Zümer 39/3)
Bugün baktığımızda İslam alemindeki din adamları, saf (katıksız) din sadece Allah’ındır, diyor ve kabul ediyorlar mı?
Çoğu Müslüman görünümlü din adamları, bütün günahkarları cezalandırmak isteyen bir polis memuru gibi davranıyor. Allah’ın Kitabı’nda hiç bahsedilmeyen bir çok ceza modelleri uydurdular.
Orijinal görevlerinden ayrıldılar, yani ayetleri tebliğ etme görevinden vazgeçtiler, polislik görevine soyundular.
“Sana düşen yalnızca tebliğdir. Hesabını sormak bizim işimizdir.” (Rad 13/40)
Din, insanlara hizmet etmeye ve onlara bu dünyada ve ahirette mutluluğa ulaşmanın yolunu göstermeye geldi. Din, insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmaya geldi:
“Bu, insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarman için indirilmiş bir kitaptır. Daima üstün olanın ve her şeyi güzel yapanın yoluna.” (İbrahim 14/1)
Din adamları bu dini, satılan ve satın alınan bir metaya dönüştürdüler.
Birçok din adamı fütursuzca, yeryüzünde Allah’ı temsil ettiğine inanıyor!
Liderlerle din adamlarının kurduğu ittifak, halkların hipnoz oluşu için bir araç oldu.
Birçok din adamı hiç bir dayanağı olmadan, doğal ve sosyal bilimlerin ikincil ve önemsiz olduğunu iddia ediyor. Dini meselelerde aklın önemli olmadığı konusunda da ısrar ediyorlar.
Bazı din adamları da kadın kıyafeti hakkında konuşmak için 100 seminer vermeye hazır durumdalar, ancak adalet ve Allah’ın emrettiği haklar konusunda konuşmaya hiç hazır değiller.
Din adamları zihnimizi ayetler yerine batıl inanışlarla doldurur, meşgul ederler. Din adamları bu ümmetin düşünce ve yaratıcılığının ruhunu öldürdü. Din adamı değilde, din canavarı gibi davrandılar!
Allah, bizlerin faydasına sunduğu dinini, din adamlarının eline bırakmamamızı emretti. Ne yazık ki bu emri tutamadık, Allah’ın dinini din adamlarına teslim ettik. Sonuç en feci haliyle ortada!
“Ey inanıp güvenenler! Bilginlerin ve din adamlarının birçoğu insanların mallarını haksız yolla yer ve onları Allah’ın yolundan engellerler. Altını ve gümüşü kasalarda saklayıp da Allah yolunda harcamayanları acıklı bir azap ile müjdele.” (Tevbe 9/34)
Hisham Alabed