Hani o zaman Rabbin meleklere demişti ki:
“Ben balçıktan bir beşer(1) yaratacağım izleyin; ne zaman ki onu şekillendirmeyi tamamlar da kendisine ruhumdan üflersem, derhal yere kapanıp onun (hizmetine) âmâde olun(2). [Sâd Suresi 71-72]
Dipnot:
1- Beşeran, “bir şeyin olanca güzellik ve çalımlılığıyla ortaya çıkıp görünür hale gelmesi”ni ifade eder (Mekâyîs). İlk bakışta görünen yer olduğu için insan derisine beşera, kadınla erkeğin tenlerinin birbirlerine bütünüyle görünür kılındığı için cinsel birlikteliğe mubaşera denilmiştir. Bu ve buna benzer âyetlerde “görünmeyen varlıkların” karşıtı olan “görünen varlık” manasında kullanılmıştır. Yani beşer, cânnın mukabili olarak kullanılmıştır. Kur’an’da geçtiği 35 yerin 25’inde peygamberlerin “beşerliğine” dair kullanılır.
2- Rûh bir çok âyette, “vahiy” (msl: 16:2 40:15 42:52) ya da “vahiy meleği” (msl: 19:17 70:4 vd.) anlamındaki kullanımdan ayrı olarak mutlak niteliklerin insandaki mukayyet yansımaları manasındadır. Buradaki “ruh üflemeyi”, “ona başta irade olmak üzere, kend özelliklerimden, sıfatlarımdan sınırlı düzeyde verdim” şeklinde anlamak mümkündür.
Bir canlıyı iradeli varlık düzeyine yükselten cevher, ruh olarak adlandırılmıştır. Ruh, bedenin herhangi bir yerine izafe edildiği zaman özel bir hüküm ve isim alır. öze izafe edildiği zaman basar, kalbe izafe edildiği zaman akıl, bedenin tamamına izafe edildiği zaman rûh adını alır.
Her merkezde asıl fonksiyonu gören ruhtur. Görme, akletme, işitme ve konuşma yetenekleri, gören, akleden, işiten ve konuşan birer ruhtur. Gerçekte ruh ceset ve canın üzerine ilave edilen, ceset ve can sahibi beşeri akleden, idrak eden, seven, bilen ve yapan, insanoğlunun “ben” (ene) ile tabir ettiği şeyin ta kendisidir.
Ruh insanın yaratılışındaki sırlı halkadır. Ruh Alemlerin abbinin emrine âmâdedir. Ruh ile beşer, insan olma seviyesine çıkmış, akıl, irade ve vicdan sahibi olmuştur. Ve onun hakkında bize bilgi verilmiştir, fakat bu kesinlikle “az bir bilgi”dir (17:85).
Gaybi hakikatler konusunda kıymete kanaat edenler, “gaybı taşlamak” anlamına gelen spekülasyon yapmak yerine, “Allahu a’lem” demeyi tercih ederler.
Alıntı: Mustafa İslamoğlu meali