Sen orucu ne için ya da kimin için tutuyorsun? Tuttuğun orucu rahatça tutabilmene ve kimsenin bu konuda sana baskı yapmıyor olmasına sevinip şükredeceğin yerde kimin oruç tutup tutmadığının veya kimin inanıp inanmadığının hesabını yapma ya da oruç tutmayan biri üzerinde baskı kurma hakkını kim veriyor sana?
******************
(…) Sözüm ona Allah ve din adına insanlar üzerinde baskı kurmaya çalışan biri, Allah’ı da dini de hiç tanımamış biridir.
Bu kişilerin öğrendikleri din Allah’ın dini değildir.
Geleneklerden gelen, kültürel olan ile şekillenen, her türlü hoşgörüsüzlüğü, ayrımcılığı, kabalığı, şiddet ve zulmü meşru kılabilen bir zihniyetin ürünüdür.
Bu tür davranış sergileyen insanların tamamına yakınının iman ettiğini ifade ettiği Kuran’dan zerre kadar haberi yoktur. Haberleri olsa bu şekilde davranamazlar. Haberleri olmasına rağmen bu şekilde davransalar Müslüman kalamazlar.
Ayetler açıkça dinde baskı yapılamayacağını ifade eder:
“Dinde baskı, zorlama yoktur. Doğruluk, sapıklıktan seçilip belli olmuştur.” (Bakara suresi 256).
Kuran’da emredilmemiş bir şeyi uygulayan ve üstelik bunu din adına yaptığını iddia eden biri İslam’ı doğru anlamış olabilir mi?
Kuran’da açıkça Peygamberimize uyarıda bulunulur:
“Rabbin isteseydi, yeryüzündekilerin hepsi mutlaka inanırdı. O halde sen mi insanları inanmaları için zorlayacaksın?” (Yunus suresi 99)
Allah kimseyi din polisi kılmamıştır. Kuran ayetleri bu konuda ölçüyü çok net bir şekilde belirlemiş ve kimseye Allah adına hareket etme yetkisi vermemiştir.
“Sen onların üstüne bir zorba değilsin. O halde, benim tehdidimden korkanlara Kuran ile öğüt ver.” (Kaf suresi 45),
“Yüz çevirirlerse biz seni onlar üzerine bekçi göndermedik. Sana düşen, tebliğden başkası değildir.” (Şura suresi 48)
türünden ayetler ile hoşgörü ve rahmet Peygamberimiz dahi bu konuda uyarılmış ve bu uyarı Hz. Peygamber üzerinden tüm inananları bağlayacak şekilde bir ölçü oluşturmuştur.
Bu noktada duyarlı ve sorumluluk sahibi insanlara düşen, bu tip kötü örnekler üzerinden İslam inancını yargılamamak, kötülüğü, onu yapan kişinin çarpık inanç ve anlayışına bağlamaktır.
Bütün Müslümanları aynı şekilde değerlendirmek haksızlık ve adaletsizlik olur.
Dinin doğru anlaşılıp en güzel şekilde yaşanması inanan, inanmayan herkes için son derece önemli ve gereklidir.
Aksi halde hem bu türden kötü örneklerin çoğalmasının ve meşrulaşmasının önüne geçmek son derece zor olacak hem de birçok insan bu kötü örnekler sebebiyle dinden uzaklaşacaktır.
Emre Dorman, 22.06.2017