Hayatımızda yaptığımız küçük-büyük her şeyi, Kıyamet gününde bir kitap haline gelmiş şekilde okuyacağız:
“Kitap ortaya konur. Suçluları, kitabın içindekilerden korkuya kapılmış görürsün. “Eyvah bize! Bu nasıl bir kitaptır ki küçük, büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!” derler. Onlar bütün yaptıklarını karşılarında bulurlar. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.” (Kehf 18/49).
“(Mezardan) kalkış günü ona ait bir kitap çıkarırız. Açılmış bir şekilde onu karşılar. Oku kitabını! Bugün hesap görücü olarak sen kendine yetersin”. (İsra 17/13-14).
Dünyada herkes için yazılan bir kitap vardır. Bu kitabın içeriğini hazırlamak, düzenlemek senin elinde! O yüzden konu “hesabını verme”ye gelince, yazdığın şeylerin korkunç veya utanç verici olmaması önemli:
“İşte o vakit, kitabı kendisine sağından verilen kimse der ki: “Gelin, kitabımı okuyun!”
“Çünkü ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum.”
Artık o, hoşnut bir hayat içindedir. Yüksek bir cennettedir. Onun meyveleri sarkar (kolaylıkla devşirilebilir). (Onlara şöyle denir:) “Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık, afiyetle yiyin, için.
Kitabı kendisine sol tarafından verilen ise şöyle der: “Keşke kitabım bana verilmeseydi.” “Hesabımın ne olduğunu da bilmeseydim.” “Keşke ölüm her şeyi bitirseydi.” “Malım bana hiçbir yarar sağlamadı.” “Saltanatım da yok olup gitti.”
(Allah, şöyle der:) “Onu yakalayıp bağlayın.” “Sonra onu cehenneme atın.”
“Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun onu.”” (Hakka 69/19-33).
Kur’an’dan Mesajlar, Hişam Alabed, s. 144