“Hayır” ontolojik, yani fıtridir. Çünkü insan, Pavlus Hıristiyanlığının “insan fıtrat olarak kötüdür” kötücül düşüncesinin aksine, fıtrat olarak “iyi”dir.
“Bunun delili, insana, canlılar arasından seçilerek akıl verilmesidir.
Akıl ve irade, hem türünün iyisi olduğu için, hem de daha iyi olması için emanet edilmiştir.
Âdeme isimlerin öğretilmesi (talimu’l-esma) de iyi olan insana daha iyi olması için verilen bir “hayır”dır.
İnsanı çevreleyen tabiatın insana boyun eğmesi (secde ve teshir), bir tür “hayra” boyun eğmektir.
Yine insanın iyilik önünde eğilmesi de, bu fıtratından kaynaklanır.
Adem’e tevbe için kelimelerin verilmesi de bir “hayır”dır. Tevbe fıtratla “barış”ı temsil eder.
Hıristiyan ilahiyatının bunun tersini düşünmesi, hakikati değiştirmez. İlk günah fikri, Hıristiyan dünyasına Putperest Yunan ve vahşi Batı animizminden girmiştir. Putperest Yunan’daki Tanrının ateşini çalan insanı temsil eden Prometheus efsanesi, Batı’nın köklerindeki Tanrı-insan münasebetinin bilinçaltını verir. İnsan tanrı ile barışık değil savaş halindedir. Ondan ne çalabilirse o kârdır. Dolayısıyla, Tanrıyla insan hasımdır.
Kilise Hristiyanlığında Prometheus’un yerini Adem, ateşin yerini yasak ağaç almıştır. Thomas Hobbes’un “insan insanın kurdudur” düşüncesi, bunun son noktasıdır. Batı’da bu yüzden Vakıf müessesesi gelişmemiştir. Hümanizm bir tür, “ben bunu tanrıdan alnımın teriyle çaldım, git sen de çal, onu ye” anlayışı içindedir.
Vahşi Batı’da ortaya çıkan vahşi kapitalizmi bu anlayış doğurmuştur.
…sözün özü: Hayrın ontolojik oluşuna delil aranmaz. Çünkü kimse kendisine iyilik yapılmasından nefret etmez.
Mustafa İslamoğlu, 29 Aralık 2006