Fecr suresinin bu ayetlerini ilk defa okuduğumda beynimden vurulmuş gibi olmuştum. Her ne zaman tekrar okusam, tekrar böyle oluyorum aslında. Çünkü o tarife gerçekten uyuyordum. Bu yüzden çok dikkat kesildim.
15 – İnsan böyledir; Rabbi kendisini deneyip de ona cömert davranır, nimet yağdırırsa: Rabbim bana ikramda bulundu! der.
16 – Ama Rabbi onu sıkıntıya uğratıp rızkını ölçüye bağlarsa: Rabbim bana ihanet etti! der.
İnsan neden böyle yapar peki? Neden böyleydim ben? Ayetlerin devamına dikkat edelim:
17 – Doğrusu şu ki, siz yetime ikramda bulunmuyorsunuz.
18 – Yoksulun doyurulmasını teşvik etmiyorsunuz.
İnsan böyle yapar, ben böyleymişim çünkü:
20 – Malı, devşirip depolatacak bir sevgiyle seviyorsunuz.
Çünkü aslında onun için Tanrı ‘mal sevgisi’ olmuştur. Yaratıcısını da sırf bu yüzden sever yalnızca. Sırf bu yüzden sevdiği için Allah ona mal verince şükredip onu aldığında nankörleşir. Çünkü malı, o malı verenden çok, Yaratandan çok sevmiştir.
Ama gerçek sevgi nedir? Şimdi “Al Yazmalım” gibi “Sevgi neyi? Sevgi emekti.” falan diyeceğimi bekliyorsanız, aslında belki biraz da haklısınız, ama tam değil.
Gerçek sevgi ve gerçek güven her koşulda sabit olandır. Sen birini seviyorsan, fırtınalı günde de seversin, fırtınalarıyla da seversin. Bu da sevginin denemesidir. Fırtınalı bir günde de, fırtınalarıyla da seviyorsan, o zaman sen yürekten sevmişsindir. Yalnızca sana verdiği İyilikler için sevmek var ya, o sevgi değil de ‘ticaret’tir işte.
İşte bu yüzden imtihan oluruz, gerçekten ‘Allah’ım sana inanıyor ve seni seviyorum!’ iddiasında samimi miyiz yoksa yalancılardan mıyız diye:
2 – İnsanlar, “İnandık!” demeleriyle kendi hallerine bırakılacaklarını ve hiçbir imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar!
3 – Yemin olsun ki biz, onlardan öncekileri de imtihan yoluyla denemişizdir. Allah, özüyle sözü bir olanları elbette bilecektir. Ve O, yalancıları da elbette bilecektir.
(Ankebut)
Eğer başınıza bir bela gelirse, (bilin ki,) benzer bir belaya (başka) insanlar da uğramıştır; zira böyle (iyi ve kötü) günleri insanlara sırayla paylaştırırız: (Bu,) Allah’ın, imana erenleri seçip ayırması ve aranızdan hakikate şahitlik yapanları seçmesi içindir. Çünkü Allah, zalimleri asla sevmez.
(Ali İmran,140)
He burada ‘mal’ kelimesini kullanıyoruz ya, o aslında çok genel bir terim. Bunu şey olarak düşünebilirsiniz, ‘size dünya hayatında verilen şey’ Bu sevdiğiniz bir insan olur, eşya olur, konum olur, durum olur, mevki olur. İşte biz bunun denemesindeyiz hep.
Bu konuda çok ayet bütünü var aslında, bir örnek daha vermek gerekirse:
9 – İnsana bizden bir rahmet tattırıp sonra onu ondan çekip alsak, insan elbette çok ümitsiz, çok nankör bir hale düşer.
10 – Ve eğer ona, kendisine gelip çatan bir zorluk ve kederden sonra bolluk ve nimet tattırırsak, hiç kuşkusuz şöyle diyecektir: Tüm sıkıntı ve kötülükler benden uzaklaşmıştır. Bu durumda o, bir sevinç şımarığı, bir kendini beğenmiş olur.
11 – Sabredip hayra ve barışa yönelik amel sergileyenler böyle yapmazlar. Bunlar kendileri için bir yarlıgama ve büyük bir ödül öngörülen kişilerdir.
(Hud Suresi)
Dilerim Rabbimden o sabredip barışa hayra yönelik iş sergileyenlerden, kalplerinde O’na karşı sevgiye şahit olduklarından eylesin bizi inşallah. ‘Allah’ım sana seviyorum ve sana güveniyorum!’ cümlesini hayatlarını şahit tutan ve bu sözü hakkıyla yaşayanlardan eylesin inşallah.
Kuvvet yalnızca Allah’tan.
Bu yazı ve daha fazlası için: