Bugün müslümanların çoğu dış ve iç olarak iki ayrı kimliği vardır.
Dış kimliğe göre müslüman görünüyoruz (veya insanlara böyle göstermeye çalışıyoruz), fakat içimizde (Allah’a güven duymayan) farklı bir durum söz konusu, bu nedenle hep iç savaş halindeyiz.
Yani her imtihanın sonunda dünyalığı tercih ettiğimiz için başarısız oluyoruz. Nedeni Allah’ı ilk sıraya koyamayışımız.
Kur’an hayatımızdan çıkarıldı, artık Kur’an okuyanların derdi yön bulmaktan ziyade sadece sevap kazanmak oldu, Kuran’ın hayat kitabı olduğunun kavramı zihinlerden silindi.
Allah’ın vermiş olduğu emir ile menfaatlerimizin aciliyeti, önemi çelişiyorsa, Allah’ın emrini görmezlikten geliyoruz.
Bu kısa dünya hayatımız için her şeyi yapmaya hazırız, ancak Allah’a tam güvenemediğimiz için ahiret konusunda daima alternatif kazanımlar arayışındayız (namaz kılmıyorum ama insanlara çok yardım ediyorum) gibi.
Bu içimizdeki kaygı savaşı yüzünden dünyada da başarılı olamıyoruz.
Kâfirlerin aldığı tavır belli:
“Allah’a ve kitabına inanmıyoruz, o yüzden kendi istediğimiz gibi yaşamak istiyoruz”.
Münafıkların aldığı tavır ise:
“aslında Allah’a ve kitabına inanmıyorlar fakat inanmışlar gibi göstermeye çalışıyorlar”.
Bizlerin tavrı o münafıkların tavrına benzememeli, son derece içten Allah’a güvenenlerden olmalıyız. Gerçekten Allah’a güvenen kişi, insanlara da güven verir.
Hisham Alabed