Göklerin, yerin ve dağların kabullenmekten kaçındığı emaneti üstlendiği an insan, Allah’ın değil, yeryüzünün halifesi olmuştur.
Vahiy hiçbir yerde insan için “Allah’ın halifesi” tamlamasını kullanmaz.
Yani, hilafeti Allah’a izafe etmez.
İnsanın “Allah’ın halifesi” olması, geleneğimizin yorumlarından sadece bir yorumdur.
Eğer bu yorum “vekil” ve “naib” anlamına alınıyorsa, elbette ki kabul edilemez.
Çünkü Allah’ın vekili ve naibi yoktur.
Yok eğer Allah’ın iradesini gerçekleştirmekle yetkili kılınması anlamındaysa, bu da sadece yeryüzü ölçeğinde ve kısmen olmak şartıyla kabul edilebilir.
Çünkü evrensel ölçekte, âdemoğlunun biricikliğinin vahiyden her hangi bir delili bulunmamaktadır.
Hatta Kur’an, böyle bir yorumu boşa çıkaran imalarda bulunur (Şûrâ 29, Enbiya 19).
Kur’an insanın hilafetini “Allah’a” değil “yeryüzüne” izafe eder ve “yeryüzünün halifeleri” tamlamasını kullanır:
“O’dur sizi yeryüzünün halifeleri yapan.” (En’âm 165)
İnsanın hilafetinin yeryüzüne nispet edilmesi, yani “yeryüzünün halifesi” kılınması, insanın sorumluluğunun da anahtarıdır.
Alıntı: Hayatın yeniden inşası sayfa 24