Lisân-ı pâk-i Nebî’den yalanlar uyduruyor:
Sıkılmadan da “Sevâb işledim” deyip duruyor!
Düşünmedin mi girerken Şerîat’in kanına?
Cinâyetin kalacak zanneder misin yanına?
*
Sevâb ümid ediyor ha! Deyin ki nâmerde;
“Sevâbı sen göreceksin huzûr-i mahşerde!
Tepende gezdirecek ra’d-ı intikâmını Hak,
Ki yıldırımları beyninde kaynayıp duracak.
*
Yakandan inmeyecek dest-i kahrı hüsrânın…
Nasıl iner ki, önünden kaçıp da nîrânın ,
Civâr-ı nûr-i nübüvvette mültecâ bulsan;
Bu türlü kurtuluş imkânı yok ya… Kurtulsan;
Şu izdihâmın elinden -ki belki bir milyar
Nüfûs-i hâsiredir – kaçmak ihtimâli mi var?
Bugün fesâdına kurbân olan zavallıların
Vebâli boynuna yüklenmesin mi, yoksa, yarın?
*
Kolay mı ümmeti ıdlâl edip sefîl etmek?
Kolay mı dîni hurâfât içinde inletmek?
Niçin Kitâb-ı İlâhî’yi pâyimâl ettin?
Niçin Şerîat’i murdâr elinle kirlettin?
*
Çıkıp tepinmeye yok muydu başka bir sâha?
Nedir bu salladığın çifte, Kâ’betu’llâh’a?
Herif! Şu millet-i ma’sûmeden ne isterdin,
Ki doğru yol diye tuttun, dalâli gösterdin!”
Alıntı: Mehmet Akif Ersoy, Fatih Kürsüsünde / Vâiz Kürsüde – Safahat, 1914 – Tamamını okumak için: http://safahat.diyanet.gov.tr/PoemDetail.aspx?bID=9&pID=66
Geri bildirim: Muhammed İkbal ve mollaizm – Oku, düşün, uygula