Şimdi o bir anne, şimdi o bir eş…

Kitap ve İnsan - kitapveinsan.com

Topraktan yaratıldı, emrine verildi eşyanın hakikati.

O eşyayı yoğurdu kendisine göre. Yoğururken eşyayı; yanına istedi ona bir eş, bir destek, bir yardımcı. Beraber yoğurmaya, yoğrulmaya başladılar.

Ve bir gün yanına aldığı o eş içinde bir şeylerin oluşmaya başladığını hissetti. O oluşum sürecine giren şey onu çok yoruyordu. Bazen acı veriyordu. Yediğinden tat alamaz hale gelirken yavaş yavaş bedeninkinin büyüğünü gördü. Büyüdükçe yattığı yerde rahat edemez hale geldi.

Büyüdükçe büyüdü… tam dokuz tane ay geçmişti ve bir gün… bir gün acısı katlandı, katlandıkça daha çok kıvranıyordu. Ve birkaç saat sonrası.

Ufak ince bir ağlama sesi, yüreğin de büyük sevgi kıvılcımı. O sevgi kıvılcımı büyüdü büyüdü. Sevgi kıvılcımıyla büyüttü canından doğan yeni çıkan.

Yemedi yedirdi, içmedi içirdi, uyumadı uyuttu. Onu kendisinden çok sevdi. Şimdi o bir kadın, şimdi o bir anne, şimdi o bir eş…

Bölündükçe bölündü…

Artık sadece ikiye değil üçe, dörde, beşe bölünüyordu.

İyi bir eş olabilmek için eşine bölündü. İyi bir anne olabilmek için çocuğuna bölündü, iyi bir kadın olabilmek için evine bölündü. Eşi ve çocuğu hastalanmasın diye evinin temizliği için bölündü.

Bölündükçe bölündü…

Peki ya sonra ne oldu? Bölündüğü o kadar parçaları kim ne yaptı? Onlar için, iyisinin iyisi olabilmek için çabaları nereye atıldı?

Ne evlat ne eş ne kadar değer biçti o çabalara? Bölündüğü parçalara kim teşekkür etti?

Ne evlat ne eş… Daha da bölünsün istediler, sevemediler, beğenemediler. Onlar için yaptıklarını hiçe sayarak küçümsediler.

Ne evlat ne eş… ona olan sevgilerini koruyamadılar. Sevgilerini köreltip, renkleri yok ettiler. Rengarenk gök kuşağında sarılıp sarmanılan eş ve evlat o kanatları kırdılar. Değersizleştirip, görmezden geldiler.

Peki ya kadın ne yaptı? Yine sabır dedi, yine şükür dedi, yine Allah diye diye bölünmeye devam etti. Körelen sevgi geriye sivrilsin diye daha çok bağrına bastı. Kaybolan renkler tekrar gökyüzünde dans etsin diye güldü, sevdi, öptü.

Onları öptü, kendi yarasını öptü. Çabası yine onlar için oldu. Kadın öptükçe onlar sildi öpülen o yerleri. Onlara yaklaşan dudakları kestiler, onlara açılan kanatları yakıp, yıkıp, kırıp attılar.

Kadın toprak oldu. Kadın yok oldu. Kadından geriye kalan onlara verdiği sevgi, gülümseme. Duvarlardaki çerçeveli resimler.

Evlat ve eş eve geldiklerinde kapıda karşılayanları olmadı. Mutfaktan yemek kokuları kayboldu, evde örümcek ağları sarılmaya başladı. Günün yorgunluğunu almak için çabalayan kimse kalmadı onlar için. Üzüldüklerinde soran olmadı “neden üzgünsün” diye, onları hafifleten, gönül yüreklerine su serpen olmadı.

Kadın yok oldu, evlat ve eşin ruhu kayboldu. Kadın yok oldu evlat ve eşin bölünmeleri çoğaldı. Kadın yok oldu mavi, yeşil kayboldu. Kadın gitti mevsimler terk etti dünyayı. Kadın gitti gülümseme eksildi, ruhta can kayboldu. Kadın gitti yer yer siyaha büründü. Kadın gitti cansız kaldı ağaçlar. Kadın gitti herşey bitti…

Alıntı

Bir cevap yazın